• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ELİF AKTUĞ

Mete Akyol öldürülmüştü zaten

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05.11.2016, 00:00

Mesleğe stajyer muhabir olarak başladığım Yeni Asır ve Sabah grubu, o dönem Dinç Bilgin'e aitti. İzmir'den İstanbul'a büyük bir heyecanla geldiğimi hatırlıyorum, gazeteciliği esas kalesinde yapacaktım. Öyle deniz kenarında dikilip de "ulan İstanbul" diye dellenmelerim hiç olmadı, İzmir'de yeterince yaşayamamak içimde ukde kaldı. İstanbul'a ve o dönem yere göğe sığdırılamayan medya grubunda çalışıyordum, daha ne isteyebilirdim ki? Başarıdan önce edepsizliğin geldiğini gördüm İstanbul'da, medya kirliliğinin anlamını öğrendim; bir gazeteci yaşarken nasıl öldürülür şahit oldum...

BAR DA VAR HAVUZ DA

Büyük havalarla kartımızı basıp Medya Plaza'dan içeri giriyoruz, içinde restoranlar, kafe, bar ve hatta yüzme havuzu ve spor salonu olan bir bina;
90'larda inanmak güçtü öyle bir yer olabileceğine. O yıllarda ABD'de bazı gazeteleri ziyarete gittiğimde çok acımıştım muhabirlere, bizim sahip olduğumuz teknoloji onlarda yoktu, ayrıca eski püskü sandalyelerde çalışıyorlardı.
İşin yani haberciliğin her şey demek olduğunu atlamıştık hep birlikte; havuz vardı ya daha ne olsundu! Mete Akyol, efsane yazarı gazetenin; az önce dedim ya büyük havalarla girdiğimiz kapı, bir gün ona açılmamıştı. Bizzat olmasa da, şahit olduğum utançlardan ilkiydi, mesleğim adına.

KOVULDUN ABİ!

Koca gazeteci, kovulduğunu kapıyı açmayan kartı sebebiyle çağırdığı güvenlik görevlisinden öğrenmişti, "kovulmuşsun abi". Bu olayla zihnimiz açılmıştı bizim de, şöyle etrafa bakınca sarı basın kartı sahibi şoförler, sekreterler, bir anda köşe yazarı olan sarışın kadınlar olduğunu fark etmiştik.
Biz gazeteciler okuldan mezun olurken yemin ediyoruz, bilmem bilir misiniz!
Uymaya söz verdiğimiz ilkelerimiz vardır mesela. Ama bu ilkeleri, gazete patronları bilmek/ tutmak zorunda değildir.
Umurlarında bile değildir, ilke onlar için ilkesizliktir.
Köşe yazarı olarak işe başladığım ama bir edepsiz yayın yönetmeni yüzünden arkama dönüp bakmadan çıkıp gittiğim bir insan öğütme fabrikası! Hadi ben gençtim, yeniydim, önümde uzun bir yol vardı. Düşünsenize sevin ya da sevmeyin, bir yazara, koca Mete Akyol'a işten çıkarıldığını söylemek zahmetinde bile bulunulmamıştı.
Başlıkta kullandığım cümle mecazi elbette, Akyol sağlık sebepleriyle hakka yürüdü. Ancak altını çizmek istediğim konu, onunla çok yıllar önce bir masada otururken bana söylediğiydi.
Kelime kelime anlatmayacağım ama şunu bilin, yaşarken ölmekten bahsediyordu. O zihniyete öyle darılmıştı ki; kalbim sıkışıyor ve acısı geçmiyor diyordu. Demek ki, mesleğe ne kadar emek verirsen ver, bir gün aynı nankörlükle karşılaşabilirdik.
Karşılaştık da! Üç yazar adı söyleyemeyen yayın yönetmenleriyle çalışmak zorunda kaldım, imla kurallarını bilmeyen, bilgisiz ve çarpık fikirli yazarlarla aynı kefeye kondum; densizlerin alkışlandığı bir ortamda sessiz sedasız köşeme çekilmek zorunda kaldım.
Hiçbiri Mete Akyol'a yapılan kadar ağır olmadı ama. Ona yapılan medya tarihinde bir ilkti ve hepimiz için utanç olmaya devam edecek. Bu zihniyet, ülkemden öyle çok şey götürdü ki!.. İlk başta gazetecilik onurunu.
Kimse bana Mete Akyol'a yapılanın, gazeteciliği etkilemediğini söylemesin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA