Sevgili okuyucular, Siz de dün canlı yayında ana muhalefet partisi CHP'nin aday açıklama şeklini gördünüz değil mi? Allah aşkına, böyle bir rezillik olabilir mi? Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, sırf parti içinde tasfiye etmek istediği için Cumhurbaşkanı adayı yaptığı en büyük rakibi Muharrem İnce'yi onlarca TV'nin canlı yayında olduğu sırada "Eski bir öğretmen, Muharrem İnce gel bakalım buraya" diyerek kürsüye çağırdı. İnce'yi 81 milyonun gözü önünde ezdi. Şimdi CHP'liler hangi yüzle Muharrem İnce'ye oy isteyecek? "Genel Başkanımız kazanamayacağını bildiği için aday olmadı. Bu yüzden şark kurnazlığı yapıp rakibini aday yaptı. Bunu yaparken de 'Gel bakalım buraya' diyerek adeta bir çocuk yerine koydu. Ama biz İnce'yi bu ülkenin en önemli makamı olan Cumhurbaşkanlığına seçtirip Türkiye'yi yönetmesini istiyoruz. Bu yüzden de oyunuza talibiz" mi diyecekler?
CHP'de her türlü ayak oyununun olduğunu, CHP'nin üst yönetiminin amacının iktidara gelmek değil parti içinde iktidarda kalabilmek olduğunu biliyorduk da bunun bu derece açıktan sergilenmesini beklemiyorduk.
İşte, bu yüzden sık sık "Türkiye'nin en büyük talihsizliklerinin başında böyle bir ana muhalefete sahip olması geliyor" diyorum.
Haksız mıyım?
25 HAZİRAN'DA KAVGA BAŞLAR
Dün de yazmıştım, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Muharrem İnce'yi aday gösterirken yaptığı koltuk hesabı şaşabilir diye. Çünkü eğer İnce, CHP'nin 1 Kasım genel seçimlerinde aldığı oy oranını geçerse, Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlık koltuğunda oturması artık mümkün olmaz.
Kılıçdaroğlu'nun direnemez.
Eğer İnce, CHP'nin 1 Kasım'daki oyu civarında bir oya ulaşırsa da parti içinde müthiş bir kavga çıkar. Çünkü İnce haklı olarak Kılıçdaroğlu'na "AK Parti'nin Cumhurbaşkanı Adayı Genel Başkanları oldu, İyi Parti'nin öyle, SP'nin de aynı şekilde.
CHP'nin adayı ise ben oldum ve senin kadar oy aldım. Şimdi Genel Başkan da ben olmalıyım" diyecektir. Benim gördüğüm, CHP 25 Haziran'dan itibaren karışacak.
İFTİRADAN BİLE YARGILANSA EN AĞIR CEZAYI ALIR
Önümüzdeki hafta 2 önemli davanın duruşması yapılacak. Önce Pazartesi günü ajanlıkla suçlanan ABD'li Papaz Andrew Brunson, Aliağa'da hakim karşısına çıkacak. ABD Başkanından itibaren tüm kurum ve kuruluşlarıyla Brunson'ın serbest bırakılması için Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Daha önce de belirttik, bu baskı Türkiye'ye sökmez.
Bağımsız Türk yargısı, özgür bir şekilde yargılamayı yapıp kararını verir. Öte yandan FETÖ'nün devleti ve orduyu ele geçirmek için kurguladığı Askeri Casusluk Davası Kumpası'nın baş mimarlarından Savcı Zafer Kılınç da 11 Mayıs'ta Yargıtay'da hesap vermeye başlayacak. Dün gazetemizde Kılınç'ın savcılığını yaptığı kumpasın mağdurlarından olan Emekli İstihbarat Albay Coşkun Başbuğ'un açıklamaları vardı. Başbuğ, böylesine önemli bir kumpasa imza atan ve ünlü FETÖ'cü savcı Zekeriya Öz'den hiçbir farkı olmayan bir sanığın görevi ihmal gibi suçlardan sadece 8 yıl hapis istemiyle hakim karşısına çıkarılmasının çok yanlış olduğunu söylüyor.
Kılınç'ın Anayasal düzeni değiştirmeye çalışmak gibi çok daha ağır suçlardan yargılanması gerektiğini ifade ediyor. Ben de bu sanığın bırakın 'Anayasal düzeni değiştirmeye çalışmaktan' yargılanmayı, kumpas davasındaki 357 sanığa attığı iftiralardan bile yargılanması halinde en ağır cezayı alması gerektiğini düşünüyorum.