Bizim mesleğin hızlılarından Atilla Köprülüoğlu anlatıyor.
Atilla'nın "keyifli düş"leri neymiş?
* * *
"Dönertaş 948 çıkmazının hemen karşısında tarihi taş binadaki Altınordu Külübü'nden, hanlarınki gibi demir kapısını açan İsmet Kaptan (Orhunbilge) çıkıyor. Biz de mahallenin gençleri ile Pazaryeri Camii'nin taş merdivenlerinde oturuyoruz. Yanımıza geliyor. Fakat üzerinde kırmızı- beyaz renkli Ülküspor armalı eşofman üstü var. 'Kaptan neye Altınordu değil de Ülküspor giymişin?' diye soruyorum. Yanıtı; -kendisine çok yakışan gülümsemesiyle- veriyor: "Ülkü; mahallemin takımı..." Altınordu'yu soruyoruz. Kalbini işaret ediyor, "O; gönlümün takımı' diyor, sonra da uzaklaşıyor...
Uyandım... Hayırdır hayır olsun... dedim kendi kendime.
* * *
Böyle bir rüya işte... Şeytanlar'ın her maçında yanıma gelen beyefendi oğlu Hakan'ı arıyorum. Düşten bahsetmiyorum. Sadece; yıllarca kulübe her girişte duvarda asılı bir örneğini gördüğüm Ay-Yıldız'ı kuşanmış bir fotoğrafını istiyorum, -sağolsun - gönderiyor.
İsmet Orhunbilge; ağabeyi Hikmet ile simge isimleriydi Altınordu'nun...
Karantina formasıyla yarışıyordu pistlerde...
1962'de; 15 yaşında Yunanistan'da 1.77'lik derece ile Yüksek Atlama'da şampiyon olup Milli Marşı'mızı çaldırttığında, Averof Stadı'nı dolduranların ayağa kalktığını yazar dönemin gazeteleri. Sait Altınordu/Başkan Candoğan Sakaoğlu ikilisince Altınordu'ya getirilir, futbolcu yapılır.Usta Gazeteci Gürkan Ertaç, atletizmin -neredeyse- tüm dallarında yarışan ''Uçan Adam'' Orhunbilge'nin devam etseydi Balkanlar çapında bir yıldız olacağını anlatır.
12 yıl Kırmızı-Lacivertli olur. Milli Takım'larda oynar... Bugünlerde 'futbola kapalı'' Alsancak'ın her devre arasında itfaiye hortumuyla sulanan kömür tozlu zemininde çok izledim Altınordu sevdalısı babam ile Santrhaf İsmet'i...
***
Kimlerle? Kaleciler Kedi Mümin, Mustafa Güngören, Hikmet, Sedat, Kambur Melih, Erkan Velioğlu (Acil Şifalar dilerim Erkan Baba), Yugo'lar Zadel ve Şyastki, Todor, Cenap, Behçet, Gode Cengiz, Sümer, Alaçatılı Mehmet, Balov, Müthiş solak Volkan, Kaleci Mustafa, Kasap Nehir... Masör Arnavut Bayram... (Kaybettiğimiz meslektaşımız Süleyman Alasya'nın ikibuçukluk/top toplayıcılığı yaptığını da anımsarım o günlerde.)
Levent Bimen Usta'mızın objektifiyle yıllarca takip ettiği kentin asırlık Tepecik ekibi Ülküsporlu yıllar... O takımı şampiyon yapan antrenör/futbolcu/kaptan. 3 Lig'e çıkarışı. Yine Altınordu. Bu kez yöneticilik.
* * *
Bakın futbolumuzun ''Taçsız Kralı ''Metin Oktay, 27 Aralık 1981'de Milliyet'te ne yazmış İsmet Kaptan için: "Galatasaray'da oynadığım yıllarda İsmet'i transfer etmek için Gündüz Kılıç'la İzmir'e geldik. Konuşmalarımızda o gün için 500 bin lira ücret önermiştik. Ama o gerçek bir Altınorduluydu ve Altınordu'sundan, İzmir'den ayrılamayacağını terbiyeli bir şekilde iletti.''
Futbolun Bilgesi Bülent Buda da küçüğü İsmet Orhunbilge'nin; savunma oynamasına karşın her maçtan sonra rakipleri ile kolkola sahayı terk ettiğini, centilmanliğine hayranlık duyduğunu aktarıyor...
***
26 Aralık 1981. Orhunbilge Ailesi ve Altınordu camiası için kara gündür. Muğla'da trafik kazasında kaybettik, nezaket abidesi/şövalye ruhlu/sarışın mavi gözlüyü...
'Her ölüm, erken ölümdür/Biliyorum Tanrım/Ama, ayrıca, aldığın şu hayat/Fena Değildir/Üstü Kalsın der ozan... Ama bu veda çok erkendi çok...
'Düşteki Şövalye', daha 35 Yaş'taydı... Ailesinin, sevenlerinin, Altınordu camiasının, futbol gönüldaşlarının ortak bir arzusu var şimdi: 'Komple sporcu İsmet Kaptan'ın isminin büyük emek verdiği Tepecik'te, doğduğu/yetiştiği sokağa ya da bir parka verilerek anısının yaşatılması..''
pazar gırgırı
Unutulmayan imam
İmam Efendi, camide namaz kıldırırken, kazayla, kaçırıvermiş. Öyle bir utanmış ki, namazı falan bırakıp, hemen eve gelmiş. "Hanım," demiş." Camide böyle, böyle oldu. Ben artık bu köyde kimsenin yüzüne bakamam. Kalk gidiyoruz bu köyden, başka yere taşınıyoruz" demiş ve taşınmışlar uzaklara. Aradan 20 yıl geçmiş, hoca köyünü çok özlemiş. Bu özlem dayanılmaz bir hal almış ve eşine; "Hanım, kalk gidelim köyümüze 20 yıl geçti aradan unutulmuştur nasılsa." demiş ve düşmüşler yollara. Köye yaklaştıklarında genç bir çoban görmüşler. Hoca; "Hanım sen burada bekle de ben gidip şu çobana bir sorayım. Bakalım köylüler olayı unutmuşlar mı"... Eğer unutmamışlarsa geri döneriz" demiş ve çobanın yanına yaklaşmış. - "Selamuanleyküm çoban oğlum. Sen kaç yaşındasın?" Valla yaşımı bilmem amma İmam'ın camide kaçırdığı yıl doğmuşum." Hoca öfkeyle hanımının yanına dönmüş; "Kalk hanım, kalk gidelim buralardan. Bizim popomuz tarih olmuş.""
Mehmet ÖZDOĞRU'DAN
