Türkiye; geçtiğimiz hafta yeni bir seçimi daha geride bıraktı. Yankıları hala sürerken, her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyor. Medyanın yazılı ve sözlü kalabalığı arasında bir takım söylemleri cımbızla çekip kendimize göre yorum yapmaktan bıkmadığımız şu günlerde biraz sağduyulu düşünmeye ihtiyacımız var sanırım. Kazanmak da kaybetmek de politika denen oyunun içinde kaçınılmaz bir sonuçtur.
EL ELE OLMA ZAMANI
Herkes kendince eminim iyi niyetlidir.
Söz konusu olan; tek bayrak altında yaşadığımız vatan toprağımızı idare eden yöneticilerimizi özgürce seçme hakkımızı sonuna kadar kullanmaktı. Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için diyerek geçmiş olayları geride bırakarak "EL ELE" olmanın zamanının geldiğinin sinyalleri verilmiş durumda. Kaldığımız yerden devam derken Türk milleti tercihini yaptı. Ülkemizdeki seçim spekülasyonlarının benzerlerini dünyadaki tüm ülkeler kendince yaşıyor da; biz kendimize kilitlendiğimiz için zannediyoruz ki; 'Bir tek bizde var bu karışıklık'... Kutuplaşmayı sürdürmenin faydadan çok zarar getirdiğini görüyoruz. Ülkemizin geleceği ve dünya üzerindeki menfaatlerimiz için hep birlikte hareket ederek, tüm iyi niyetimizi birbirimize yansıtmak zorundayız.
Tercihler farklı olabilir. Politikanın yapısı böyledir zaten. Her politikacı kendi varlığını ve gücünü ortaya koymak zorundadır.
Farklı düşüncelerin çarpıştığı bir arenada elbette düşüncelerde aksi yansımalar olacaktır. Olaylara hümanistçe baktığımız zaman, siyasetçiler geçici, ülkeler bakidir.
Devletler doğru politikacıların omuzları üzerinde yükselir. Her lider ülkesinin geleceğini düşünmek zorundadır.
ÇOK SESLİ ORKESTRA
Olaylara bilgece bir yaklaşım getirmek istemiyorum. Sadece mantıklı ve akılcı düşünmeliyiz. Türkiye, çok sesli bir orkestra gibi. Herkesin bir müziği var ve notaları farklı. En iyi müziği çıkaran şarkısını çalıyor işte. Sadece ülkenin yararına fayda getirecek her türlü hizmeti bağrımıza basarak kabul edelim. Yeter ki seçilen politikacılarımız Türkiyemizi daha iyi kulvarlara taşısın.
Dünya ülkelerinin, özellikle ülkemizin üzerinde yaptığı yanlış hesaplara karşı gardımızı alalım ve güçlü bir politika ile dünyadaki sahnemize hazırlanalım. İç politikamızı sağlıklı tutmak lazım. "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözü bu durumda da geçerli. Kırgınlıklar ve kızgınlıklar olabilir.
Metabolizmamızı yoran düşüncelerden kendimizi arıtalım ve hep birlikte ülkemizin sorunlarına sahip çıkalım. Hepimizin çorbada tuzu olsun. Yıllar önce bir düğünde saç saça kavga eden gelin ve kaynanayla yıllar sonra bir gün karşılaşmıştım. Canciğer kuzu sarması olmuşlar, geliyorlardı.
Gayet mutluydular. Anladım ki; her kavga bir gün bitebilir, en büyük düşmanlıklar bile dostluğa, sevgiye dönüşebilirmiş. Küs kalmanın saçmalığını yaşadıkça daha iyi anlayabiliyorsunuz. İstanbul'da yaşayanlar bilir. Zincirlikuyu Mezarlığı'nın kapısında yazılıdır. "Her canlı ölümü tadacaktır" Hayatın ne kadar sanal olduğunu her geçtiğimde iliklerime kadar hissederim. Kalbimizi ve dostluğumuzu birbirimize açarak, öteki dünyaya bırakmayalım.
"YENİDEN BAŞLASIN" diyelim mi?