Bayram tatili turizm sektöründe yüzleri güldürdü. Yaklaşık 12 milyar liralık turizm geliri ile beklenenin üzerinde bir performans gerçekleşti. Yerli ve yabancı turistler Türkiye'nin dört bir yanını sarmaladı. Otel bölgeleri yüzde 100 doluluk oranına ulaştı. 1 milyon kişi bayramı Akdeniz çanağında geçirirken, yerli yabancı turistlerin akın ettiği Karadeniz'de 100 bin kişi tatil yaptı. Kapadokya'daki otellerde 15 bin kişi konakladı. Bayramda Ege, yazlıkçılar ve oteller dahil 4 günde 3 milyon turisti ağırladı. 200 bin kişi Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin'i kapsayan GAP turlarına katıldı.
Turizmin lokomotif sektör olduğu ülkemizde, 9 günlük bayram tatilinin ekonomiye can katması sevindirici. Her köşesi cennet olan ülkemizin turizm potansiyelini artırmak için turizm politikalarının kurumsallaşması ve yatırımlara önem verilmesi gerekiyor. Ancak şunu da belirtmem gerekir ki, turizm sektöründe faaliyet gösterecek girişimcilerin ehliyetli olmasına dikkat edilmelidir. Hizmet anlayışı olmayan ve müşteri memnuniyetinin ne olduğunu bilmeyen girişimciler, turizme ve ülkemize zarar vermektedir. Turizmde eğitimli ve bilgili kişiler başarılı olmaktadır.
Turizm sektörü ekonomiye gelir kazandırırken, ülkemizin markalaşmasına da katkı sağlıyor. Bu yüzden gerçekten ehil insanlara bu işlerin teslim edilmesi gerekmektedir.
FAHİŞ FİYAT SORUNU
Öte yandan turizm sektöründe müdahale edilmesi gereken en önemli konu fahiş fiyatlardır. Birçok turizm bölgesinde restoranlarda, beachlerde vb. mekanlarda anormal fiyat uygulamaları tam bir fırsatçılıktır. Bu tür fırsatçılık hele bayram ve özel günlerde iki katına çıkıyor. Bu yüksek fiyatlar, turizmde sadece belli bir gelir grubuna hitap edilmesine yol açıyor. Halbuki her gelir grubundan insanlar ülkemizin güzelliklerini görebilmeli ve yaşayabilmelidir.
Turizmde kurumsal bir yapının ve politikaların hayata geçmesi, kalıcı turizm dopinginin oluşması açısından son derece önemlidir. Özellikle herkesin şikayeti olan konaklamada 'kişi başı' değil 'oda' fiyatının standart hale getirilmesi, restoranlarda yemek menülerinde taban-tavan fiyatların ve gramajlarının bir standarda bağlanması turizmi çok hareketlendirecektir.
İşletmelerin "alan memnun, satan memnun" uygulamalarına son verilmeli, ülkemize kısa değil uzun vadeli katkı sağlayacak uygulamaların hayata geçmesi için çalışılmalıdır.
KORUNMUŞ DOĞA VE TARİH
Ayrıca Türkiye'de klasik tatil anlayışının yerine sakinliği seven ve doğa ile iç içe olmayı seçen insanlar, tercihini kamp ve karavan turizmden yana kullanmaktadır. Kamp ve karavan turizmi açısından zengin imkanlara sahip olan ülkemiz, bu tarz turizme yönelik hizmet açısından yeterizdir. Bu alanların yaygınlaşması doğaseverlerin talebidir. Özelikle çocuklar kampı sevmektedir. Bu alanlar eğitim kamplarına da dönüştürülebilir. Çocukların doğadan öğreneceği çok şey var. Çocuklarımızı doğa ile iç içe yetiştirmek, onlara doğa sevgisi aşılamak turizm sayesinde mümkündür.
Doğayı korumak derken çok rahatsız olduğum bir hususu da belirtmek istiyorum. Tatilciler gittikleri yerlerde çöplerini neden bırakırlar? Bir plastik şişenin doğada 450 yıldan fazla kaldığını düşünürsek, geleceğimize ne kadar zarar verdiğimizi anlarız. Belediyelerin birçok tatil bölgesinde çöp kutusu koymadığına, görevlerini yerine getirmediğine şahit oluyoruz.
Türkiye artık bunları aşmalıdır. Doğayı korumak kendimizi ve geleceğimiz korumaktır. Unutmayalım ki, turizmin geleceği de temiz bir doğa ve korunmuş bir tarihe endekslidir.