Gelecekte dünyanın en güçlü ülkelerinin hangileri olacağı ülkelerin siyasal, ekonomik, toplumsal alanlardaki istatistiksel sonuçlarına göre değerlendirilmektedir. Konjonktürel anlamda meydana gelen değişimler ekonomik tahminleri beraberinde getirmektedir.
2050 yılında dünyanın en güçlü ekonomileri konusunda yapılan araştırmalar çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Mesela Londra merkezli Price Water Coopers'in (PWC) yaptığı araştırmaya göre; Çin'in 1. ülke olacağı ve Gayri Safi Yurt içi Hasılası (GSYH) 49.9 trilyon dolara ulaşacağı, ardından ABD'nin 34.1 trilyon dolar, Hindistan'ın 28 trilyon dolar, Endonezya'nın 7.3 trilyon dolar ve Brezilya'nın ise 6.5 trilyon dolar GSYH'ya ulaşacağı ön görülmektedir.
Farklı araştırma şirketlerinin de görüşleri benzer yönde. Çin ve Hindistan'ın dünyanın en güçlü ekonomilerinde başı çekeceği belirtiliyor. E7 ülkeleri olarak bilinen Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Endonezya, Meksika ve Türkiye'nin gelecekte, dünyanın en büyük ekonomilerine sahip G7 ülkeleri ile (ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada) rekabet edeceği ve hatta birçok açıdan daha güçlü olacağı tahmin ediliyor.
DÜNYA EKONOMİSİNİN YÖNÜ
Bunlar arasında, yıllarca İngiliz sömürüsü olan ve bağımsızlığını kazandığı 1947'den sonra hızla yükselen Hindistan dikkat çekiyor. BRICS üyesi olan ülke, geçtiğimiz yıllarda Çin'i geride bırakarak 'dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi' unvanını almıştı. Bu büyümeye özellikle bilişim alanında gösterdiği çalışmaları ve yatırımlarını eklemek yerinde olacak. Çok partili ve çok sesli siyasi yapısına rağmen, ülke menfaati için birlik içinde olması ve ortak paydada buluşmaları takdir edilmelidir.
Benzer şekilde Çin de sağlam tırmanış gösterdi. Ucuz 'Çin malı' imajı, yerini dünyanın ekonomi beyni imajına bırakmıştır. Çin'in dijital dönüşüme verdiği önemle, dünyanın merkezi konumuna gelmiştir. Çin-ABD ticaret savaşları da bunun önemli göstergesidir. 2020'de Pekin'de tamamlanması planlanan Yapay Zeka Kenti ile ülkenin dünya üzerindeki etkisi kim bilir nasıl olacak? Çin'in yapay zeka tarafından yönetileceği tahmin ediliyor.
Görüldüğü gibi dünya ekonomisinin yönü değişiyor. Artık dünya kamuoyu ABD'nin hegamonik rolünden bıkmış ve bu nedenle uluslar yeni pazarlar ve ye işbirlikleri imzalıyor. Ekonomi Asya- Pasifik Okyanusuna doğru kayıyor.
Raporu Türkiye açısından değerlendirirsek; 2050'de Türkiye ekonomisinin dünyanın en büyük ekonomileri arasına gireceği ve 4 trilyon dolarlık bir GSYH ile 11'inci sıraya yerleşeceği belirtiliyor. Raporda, "Avrupa'daki en hızlı büyüme potansiyeline sahip Türkiye'de sabırlı davranan yatırımcılar uzun vadede önemli faydalar elde edebilir" deniliyor.
HER TÜRK'ÜN GÖREVİDİR
Ülkemiz Çin, Hindistan, Fransa ve Almanya'ya kıyasla çok ciddi potansiyel noktaları barındırıyor. Millet olarak buna inanır ve stratejik hamlelerle akıllı politikalar belirlersek çok daha büyük hızla başarılı sonuçlar elde edebiliriz. Ekonomide en önemli etken güvendir.
Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişiminin ekonomik alandaki olumsuz etkileri nedeniyle ağır bedel ödedi ama çabuk atlattı. Çatışmalar, terör ve spekülasyonlar ekonomiye zarar veren en büyük etken. Bunlar küresel anlamda ülkemizin olumsuz etkiler, set çeker.
Ülkemiz 2050'lerde dünyanın en büyük ilk ekonomileri arasına girecektir. Siyasi çatışmaları aşarak, gurur ve önyargılardan uzak, birlik ve beraberlik içinde bir yapıyla yükselebiliriz.
Güçlü yönlerimize odaklanmak, ülkemizin potansiyelini açığa çıkarmak her Türk'ün görevidir. Ve bunun için, Atatürk'ün dediği gibi "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur"!