İş piyasaları son yıllarda epey revizyon geçirdi.
Bunun nedenlerini hepimiz biliyoruz.
Dijital dönüşüm, pandemi, savaşlar, ekonomik krizler, iklimsel değişimler, küresel ticaret değişimleri, yasalar gibi pek çok faktör. Bu etkenlerden en iyilerinden tutun da en kötülere kadar herkes nasibini alıyor.
Çarkları döndüren çalışma hayatının hedefi ise ortak: "karlılık, hizmet kalitesi, verimlilik, markalaşmak vs." Tüm bunları elde etmek ise insan kaynağına bağlı. Bundan yirmi sene önce insan kaynakları profesyonellerinin hedeflere ulaşma noktasında çalışanlardan beklediği yetkinlikler: "kendini geliştiren, öğrenmeye ve yeniliklere açık, değişime uyumlu, sonuç ve başarı odaklı, etkin yönetim becerisine sahip, etkili iletişim becerisi kurabilen, yılmaz vb." yetkinliklere sahip kişiler işe alınmak isteniyordu.
TERCİH, MARKA YARATANLAR
Günümüzde de pek çok nokta aynı, ilave "çeviklik, liderlik vasıflarına sahip, dijitali kullanabilen, global bakış açısına sahip, kişisel markasını yaratabilen" kişiler günümüzde tercih ediliyor. Her geçen gün global insan kaynakları trendleri değişse de mantık tek: "hizmet, kalite, uyum, işi sahiplenme, verimli çalışanı elde tutma". Günümüz koşullarında özellikle enflasyonist ortamda çalışanları elde tutmak giderek zorlaşıyor. Çalışanlar artan hayat pahalılığı karşısında yeni iş arayışına yöneliyor.
Pek çok şirketin personel devir hızı giderek artıyor. Hal böyle iken global araştırmalar ne diyor, kulak verelim. Örneğin Deloitte'un "2023 Küresel İnsan Kaynakları Trendleri" raporunda, liderlerin; küresel, ekonomik ve sosyolojik zorlukları nasıl yönettiklerini ve insan kaynağı politikalarının hangi yönde ilerlemesi gerektiği üzerinde önemli çalışmalar yapmışlar.
Bu raporda öne çıkan birkaç başlığı ele alacak olursak, katılımcıların yüzde 87'si "doğru işyeri modelini" bulmanın kurumlarının başarısı için önemli olduğunu belirtiyor. Raporda "katı iş tanımlarının çalışanların ve kuruluşların çevik olma ve yenilik yapma becerilerini sınırladığını" belirtiyor. Ayrıca raporda liderlerin yüzde 42'si, teknolojinin insanları ve ekipleri daha iyi performans göstermeye teşvik ederek daha iyi kurumsal sonuçlar yaratılmasında yardımcı olacağını öngörüyor. Katılımcıların yüzde 84'ü sürdürülebilirlik sorunlarıyla mücadele etmenin başarı için önemli olduğu konusunda hemfikir. Ancak katılımcıların sadece yüzde 21'i şirketlerinin bunu gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip olduğunu düşünüyor.
KURUMSAL İTİBAR ÖNEMLİ
Tüm bu başlıklara bakıldığında İnsan Kaynakları Yönetim birimlerinin kurumların stratejik partner olduğunu, ekonomik performansını doğrudan etkilediğini, kurumların geleceğine yön veren birim olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan İK işveren markası oluşturma noktasında en büyük role sahiptir.
Rekabetin bu kadar kızıştığı bir dönemde, fark yaratabilen işgücünü çekebilmek için fark yaratan işveren olması gerekiyor. Geçmiş yıllarda bir şirket maddi olanakları için tercih edilirken, günümüzde maddiyatla birlikte çalışanlarına değer veren, onlara yatırım yapan, sosyal sorumluluk projeleriyle öne çıkan, kurumsal itibarı yüksek firmalar tercih ediliyor. Dijital platformlarda para kazanma yöntemlerinin artması, yeni kuşakların bir şirkete bağlılığını epey kısaltmış durumda. Bu yüzden ücret, unvan gibi kriterler tek başına belirleyici değil, kurumsal itibarı yüksek, kariyer ve eğitim olanaklarına açık, çalışanın dilinden anlayan, esnek çalışma ortamı sunabilen, bireysel becerilerini şirket vizyonu ile birleştirmeye izin veren, dijitalin gücünü yeteneği ile birleştirebilen işverenler tercih ediliyor. İşte bu noktada "işveren markası" olmak önemli. Alanında öncü, globalde iş yapan pek çok şirket işveren markası olmak için büyük çabalar harcıyor. Şirketlerin ulusal ve uluslar arası düzeyde öne çıkmasını belirleyen en önemli husus işveren markası olmaktan geçiyor. Bu yalnızca büyük ölçekli şirketler için değil, KOBİ'ler için de geçerlidir. Şirketin itibarının yüksek olması her şirketin emeklerinin ve iyi niyetle çalışmanın bir sonucudur.
İş piyasalarının, iş modellerinin, teknolojinin, üretim yöntemlerinin değiştiği bir çağda insan kaynağına olan ihtiyaç asla bitmeyecek, insandan istifade etme yöntemi evrilecek. Bu gerçekler şirketlerin vizyonu için insana değeri, insan odaklı yaklaşımı da değiştirmeyecek