Ergun Ulcay’dan miras: Hoş sada

Kara haber çabuk yayıldı:"Ergun Ulcay, Balıklıova'daki yazlığında beyin kanaması geçirmiş, 9 Eylül Üniversitesi Hastanesine kaldırılmış" dediler. Ümitlendik, "Kurtulur" dedik ama, olmadı, kötüleşti, ebediyete göçtü gitti.
Tatlı anıları, dostluğu, insan sevgisi kaldı yadigar.
Gazetecilik mesleğine 1968 yılında Ege Telgraf'ta samimi dostu Sezer Doğan'ın yanında başlamıştı. Oradan Foto Spor'a, ardından Günaydın'a geçti, uzun yıllarını da Yeni Asır'a verdi.
Ve emeklilikten önce uzun bir dönem Yeni Asır TV'nin spor müdürlüğünü yaptı. Mesleğinde sayısız ödüller kazandı, ayrıca Türkiye Spor Yazarları Derneği Genel Merkez Yöneticiliği, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Ergun Ulcay mesleğinin erbabıydı, hem de "öğretirsem benim yerimi alır" zihniyetiyle sakınanların aksine bildiklerini gençlere öğreterek onların yetişmesini sağlardı. Mustafa Abadan başta, pekçok ünlü gazeteciyi mesleğe Ergun kazandırdı. Tam bir dost canlısıydı. Şaka kaldırırdı. Önce kızar, köpürür kimi zaman eyleme girişir ama, ardından hiddeti saman alevi gibi söner, gülmeye başlardı. Özellikle bizim Sinan Genç onunla çok uğraşır, bir konu bulur, nasırına basardı. O da peşinden koşar, yakalar, kulaklarını koparıncaya dek çekerdi. Baki kalan hoş sada diyerekten onunla yaşadığımız bir seyahat anısını nakledeyim: Eskiden YENİ ASIR her türlü spor organizasyonuna katılırdı. Ergun'la beni de Hamburg ile Juventus arasında oynanan futbol Şampiyonlar Ligi Finali için Atina'ya göndermişlerdi. O devirde İtalyan devi Juventus'ta kaleci Zoff, gol kralı Paolo Rossi başta pekçok futbol yıldızı vardı. Ama Yunan Polisi hiçbir Türk Gazetecisini ısrarlarımıza rağmen havaalanında aprona sokmuyor, "Sizin ne işiniz var orda ? Sadece İtalyan gazeteciler girebilir" diyordu. Tüm gazeteciler aprona girebilmek için yollar arıyor, baktım ellerinde liste ile gelen İtalyanların arasında 1971'de İzmir Akdeniz Oyunları'ndan tanıdığım ve yardım ettiğim Corriere dello Sport'tan Sergio Cesare var. Selamlaştık, problemi anlattık, "Siz karışmayın" dedi, listeye ikimizi uydurma İtalyan isimleriyle kaydederek bizi aprona soktu. Ergun Alberto olmuştu, ben Giovanni. Ergun, Juventus'tan şahane fotoğraflar çekti, telefotoyla geçti, tam sayfa yaptık. Aprona giremeyen diğer Türk gazeteciler, "Yunanlıların ayıbı. Hiçbir Türk gazeteciyi aprona sokmadılar" haberi yapmışlardı. Ertesi gün Yeni Asır Bab-ı Ali'de olay olmuştu. Diğer gazeteciler fırçayı yiyince bizle yurda dönene kadar konuşmadılar. Güzel bir anıydı be Alberto Ergun...Işıklar içinde yat.