• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Kalbiniz bir dergah gibi olmalı HAKAN URGANCI

Kalbiniz bir dergah gibi olmalı

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 12.12.2021, 00:00

Çok beğendiğiniz birine sahip olamıyorsunuz ama düşünün ki bir bilim insanısınız. Beğendiğiniz insanın suretinde bir klon yaratıyor ve birlikte yaşamaya başlıyorsunuz. Ama adı üzerinde, klon işte. O asıl beğendiğiniz kişi değil. Onun anılarına, onun yaşanmışlığına, dolayısıyla onun karakterine sahip değil. Bir süre sonra tavırlarına sinir olmaya başlıyorsunuz. Kavgalar ediyorsunuz. 'Sen hiç de benim ilk başta sevdiğim kişi gibi değilsin' diyorsunuz. 'Sen çok değiştin' diyorsunuz. Hayal kırıklığına uğruyor, kandırıldığınızı düşünüyorsunuz.

Bu hikaye tanıdık geldi mi? Üstelik bir bilim insanı bile değilsiniz. Yine de işin doğası aynı. Nasıl ki bu bilim insanı sevdiği kişinin küçücük bir parçasından bir kopyasını yarattıysa siz de hayalinizdeki kişinin küçük bir detayına sahip biri gördüğünüzde 'işte o mükemmel partner' diye yapışıyorsunuz. İlk başta diğer hiçbir gerçeği görmüyorsunuz. Çünkü hayalinizde ideal aşkın bir klonunu yarattınız. Çoğunlukla o kişinin bundan haberi yok. Sizin kendisine atfettiğiniz özelliklerin hemen hiçbiri onda yok. Kendi yarattığı esere tapan bir sanatçısınız ve eserinizin bunda bir dahli yok. Ama yanıldığınızı kabul etmek zor olduğu için onu suçluyorsunuz. Bunu sadece siz yapmıyorsunuz. Hepimiz yapıyoruz. Aşkın doğası, klonuna aşık kişinin hikayesi her seferinde... Bu yüzden aşkın sonunda hayal kırıklığından kaçamazsın.

Hayalkırıklığı, aşkın faturasıdır. Aşkın karşıdaki kişiyle hiç ilgisi yoktur yani. Herkes kendi duygusundan sorumludur. Çünkü aşık var, maşuk hiç var olmadı. En azından sandığınız biçimde... Aşkı ideal olarak yaşamanın yolu, ona tutunmamaktır. Buz gibidir. Sabit bir şey değildir ki ona tutunabilesin. Su gibidir, onunla akacaksın. Yani özetle; Kalbin bir dergah gibi olmalıdır. Orada geniş bir anlayış hüküm sürmelidir. Gelene nedeni sorulmaz. Öyle icap etmiş, gelmiştir. Gidene neden diye hiç sorulmaz. Vakti tamam olmuş, gitmiştir. Sana düşen, bu geliş ve gidişlerin kendince sebeplerini sorgulamak değil, kalbine kalbince hizmet vermektir. Geleni rahat ettirmektir. Gidenin yolundaki taşları temizlemek, ardından bir tas su dökmektir. Biz böyle yapmak yerine büyük planı sorgularız. Oysa gelen bir hediye, giden bir hediyedir hikmet bilene ... Bizim tüm yanılgımız geleni yabancı, gideni de kayıp sanmaktadır. Oysa ne gelen bize aittir, ne de gidenin kölesiyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA