Çünkü, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak olan anayasa değişikliği halk oylaması, bazı özel duruma sahip sosyal kesimlere çok önemli fırsatlar ve ayrıcalıklar getiriyor. Diyelim ki bu kesimler için yapılan düzenlemeler bazılarının dediği gibi, "insanları kandırmak" için anayasa paketine konmuş olsun. Öyle bile olsa, bu getirilen düzenlemelerin önemini ortadan kaldırır mı?
Beni bu referandumda "evet" vermeye sevk eden en önemli husus, 10. ve 41. maddelerdeki kadınların, yaşlıların, çocukların, dul ve yetimlerin, özürlülerin korunmasıdır. Bu maddenin bir anayasa maddesi olarak yerini almasından sonra kadınlarımıza, şehitlerimizin dul ve yetimlerine, yaşlılarımıza, gazilerimize, çocuklarımıza ve özürlülerimize açık bir devlet koruması ve kollaması geliyor. Artık devlet bu sosyal sınıfların çıkarlarını diğer insanların çıkarlarından daha öncelikli olarak koruyacak ve onları kollayacak.
***
Biraz daha açalım: Mesela devlet bazı kararlar, yönetmelikler yayınladı veya kanunlar çıkardı. Söz gelişi kadınlarla ilgili vergi indirimine gitti. Bu yeni anayasa maddesine göre, hiç kimse "devlet vatandaşları arasında eşit davranmıyor" gerekçesiyle yargıya başvuramayacak. Maddede sıralanan diğer kesimler için de hayatı kolaylaştıran yeni düzenlemeler yapılırken, yine eşitlik ilkesi geçerli olmayacak. Bu madde kadın haklarına da yeni bir boyut getiriyor. Artık bundan sonra kadınların siyasette yer almasını sağlayacak kotaların olması kaçınılmaz olacak. Önümüzdeki dönemde yüzlerce kadını Meclis'te görürsek hiç şaşırmayalım, zira bu madde kadınların yolunu önemli ölçüde açıyor.
***
Yine bu madde ile engelliler için eğitim, sağlık, istihdam, sosyal hayata katılım gibi konularda yapılan ve yapılacak çalışmaların daha etkin yürütülmesi mümkün olacak. Bu maddenin, hani deyim yerindeyse, beni yüreğimden avlayan kısmı ise, çocuklara yönelik getirdiği koruma şemsiyesidir. Ülkemizde aslında pek üzerinde durulmayan çok önemli bir sorundur çocuk istismarı. Bu madde suça itilmiş, suç mağduru, sokakta yaşayan, zorla çalıştırılan çocuklara sahip çıkılmasına zemin hazırlıyor.
Anayasa'nın 10. ve 41. maddelerinde yapılan bu yeni düzenlemeler, 12 Eylül 2010'da halkımızın onayına sunulacak. Maalesef siyasi kavga ve gerilim o boyuta vardırılmıştır ki, bu kavga gürültü içerisinde kendi vatandaşlık haklarımızla ilgili çok önemli ilerlemeler sağlayacak bir olay hakkında hiç konuşup tartışamıyoruz. Tarihi bir gelişme siyasi kavgaların içine hapsediliyor. Oysa 12 Eylül'de, kadınlarımızın yolundaki engelleri kaldıracak, çocuklarımızı istismardan koruyacak, şehit eşleri ve çocuklarına sahip çıkacak; özürlülerimize daha fazla imkanlar sunacak bir değişiklik halkımızın önüne gelecek.
Ben olsam "evet" derdim!
