İstatistiklere göre devamlı Cuma kılan erkekler % 60, hiç kılmayanlar ise %7 civarındadır. Toplumu ayakta tutan ve güçlü kılan unsurların başında ortak inançlar ve değerler gelir. Cuma ve bayram namazları bu alanda önemli bir göstergedir. Türkiye'nin her yerinde Cuma gönleri her sınıftan insanımız dalga dalga camilere koşarlar. Orada dindaşlarını, aynı inancı paylaşan kardeşlerini görmekle mutlu olurlar. Milli birlik ve bütünlüğün devamı için bu durum önemli olgudur. Uzun süredir hutbe metinleri Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanmakta ve her yerde okunmaktadır. Bu iyi bir uygulamadır. Cuma günleri halka duyurulması gereken bir mesajın Türkiye'deki 90 bin camide hutbelerde söylenmesi önemli bir başarıdır. Dini ve milli birlik şuurunu da pekiştirir.
HUTBELERİN ÜSLUBU
Ne var ki bazı Cuma hutbelerindeki üslup tartışma konusu olmaktadır. Ülkemizde mevcut iktidara, din kültürüne, Diyanet teşkilatına karşı olan bir zümre var. Sayıları az da olsa bunlar medyada güçlü oldukları için geniş kütlelere seslerini duyurabilmekteler. Bana göre Diyanet'e düşen bunlara fırsat vermemek için hutbelerde daha dikkatli bir üslup kullanmaktır. 2 Mayıs 2025 tarihli hutbe çok ağır eleştirelere uğradı. Özellikle şu ifadeler:
"İslam, sadece zinayı değil; zinaya götüren bütün yolları da haram kılar. Tesettüre uygun olmayan elbiselerin giyilmesi haramdır. Aralarında dinen evlenme engeli olmayan bir erkek ve bir kadının baş başa kalması haramdır." Hutbe şu hadisle bitiyor: "Hiçbir erkek, mahremi olmayan bir kadınla yalnız başına kalmasın; zira yanlarındaki üçüncü kişi şeytan olur." (Tirmizî, Fiten, 7) Bunlar elbette doğru ifadeler. Ama her doğru her yerde söylenmez. Tanzimattan beri sürüp gelen modernleşme ve Batılılaşma maceramızın sonunda bugün toplum yapımız hayli değişti. Geleneksel dini kıyafet ve hayat tarzımız yeni bir şekil aldı. Kadınlar iş hayatında önemli bir yere sahip oldu. Bu yapıdaki Türk toplumu hem modern hem de dindar olmak isterse onu bundan mahrum mu edeceğiz? Başörtüsü takmayan, ama bütün dini vecibelerini yerine getiren samimi Müslüman milyonlarca kadınımız var. Onları dışlayacak mıyız? "Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin" ifadesi Peygamber efendimizindir.
(Buhari, İlim, 11)
ALLAH'I SEVENLER
1 Ağustos hutbesindeki "hangi amaçla olursa olsun dövme yaptırmak, Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in ifadesiyle Allah'ın rahmetinden mahrum kalmaktır, haramdır." Cümlesi beni düşündürdü. Bir özenti veya hevesle dövme yaptırmış ve o gün cumaya gelmiş bir genç, bu sözlerden dolayı camiyi terk ederse ne yapacağız? Dövmeyi ben de sevmem, ama bir salgın halinde yaygınlaşıyor. Bununla mücadelenin daha uygun bir yolunu bulmalı derim. Hz. Peygamber zamanında Abdullah adında hoş sohbet biri vardı, latifeleriyle Hz. Peygamber'i güldürürdü. Şarap içtiği için zaman zaman Hz. Peygamber kendisine hadd (bir tür ceza) vurdururdu. Anlaşılan müzmin alkolik olmalı ki yine bir gün sarhoş halde huzura getirildi.
Gene hadd vurulacaktı, orada bulunanlardan Hz. Ömer adama lanet okuyup "içki yüzünden ne hallere düşüyor!" diye söylendi, aleyhinde konuştu. Bunu duyan Resulüllah dedi ki : "Ey Ömer ona lânet etme, vallahi kesin olarak bildiğim bir şey varsa, o da, Abdullah'ın Allah'ı ve Resulünü sevdiğidir." (Buhari, hudud, 5)
