Yıllar yıllarrr önceydi demeyeceğim!
Alt tarafı bir yıl geçti...
Yine bir yaz dönemiydi...
Yerli turist, Çeşme'deki otel ve restoranların fiyatlarını görünce "Yandım Allah" diyordu...
"Fiyatla yanandan banane!
Güneşte bronzlaşıp yanan bizdendir!" diyen işletmeciler ise bu sese kulak tıkıyordu...
***
Türkiye genelinde İzmirlilere yapılan pozitif ayrımcılık, kendi memleketimizin sınırları içinde bize verilmiyordu...
Çeşme'ye adım atınca bir nevi zenci muamelesi görüyorduk!
Nasıl mı?
Hemen hatırlayalım...
***
Geçtiğimiz yıl, "Ekmek bulamazsanız pasta yiyin" diyen kraliçenin enteresan bir versiyonu ile karşılaşmıştık...
Çeşme'deki fiyatların yüksek olduğunu söyleyenlere tepki gösteren Çeşme Turistik Otelciler Birliği Başkanı Veysi Öncel, "Vatandaşlara pahalı geliyorsa lüks, marka restoranlarda ıstakoz, kalamar değil, çarşı içinde kumru yemeyi tercih etsinler" demişti...
***
Abovv o ne artistik, aman pardon turistik açıklamaydı öyle!
Ne kadar davetkar ve insanın içinde Çeşme'de tatil yapma hissi uyandıran cümlelerdi!
Hepimiz İzmirliler olarak koşa koşa Çeşme'ye gidip, kumrunun dibini bulmak istemiştik...
Kumrunun sadece yengen değil; dayı, hala, emmioğlu çeşitlerinin falan da yapılmasını talep etmiş, fakat girişimlerimizden sonuç alamamıştık!
Adam olan İzmirliye, turşulu yengen çoktu bile...
Kalamar bizim neyimizeydi?
Sahi kalamar neydi?
Kalamar emekti!
***
Yok ya, emek olan sevgiydi, kalamar değil!
Ay bak bu kadar bilmiyoruz işte Selvi Boylu, Al Yazmalı İzmirliler!
***
Neyse...
Baktık bizi istemiyorlar...
"Yok sezon zaten 3 ay, biz bu parayı nasıl çıkaracağız?
Bizim müşterilerimiz zaten İstanbullu... Pahalıysa gelmeyin güzel kardeşim" tadındaki açıklamalar yapılıyor, biz de "İyi be gelmeyiz" dedik!
Haaa kabul, denizimizden vazgeçmedik, o kadar da değil!
Sadece konaklamadan vazgeçtik!
***
Peki biz bunu niye yaptık?
Sorun para mıydı sadece?
Çeşme dışında konaklama yaptığımız yerler sudan ucuz muydu?
Hayır!
Kazıklanmayı...
Enayi yerine konulmayı...
Daha da önemlisi, istenmediğimiz yerde kalmayı sevmiyorduk!
***
Çeşme defterini kapatmamız istendiği için, bu yıl rotayı en yakın yere kırmaya başladık...
Nereye?
"Hoş geldin komşi" diye karşılayan Yorgo'ya...
Önümüze kumru değil, kalamar çıkaran Despina'ya...
***
Eeee peki biz böyle yapınca ne oldu?
2016'da, "Kalamar yerine kumru yiyin" diyen Veysi Öncel'den bu kez farklı bir açıklama geldi...
Demiş ki; "Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre otel doluluk oranları yüzde 30 düştü. Zor günler geçiren Türk turizminin desteklenmesi için yerli turistin taşın altına elini sokması lazım. Daha pahalı olan Yunan adalarına defalarca giden insanlar tanıyorum. Gün, birlik ve ayakta kalma günü. Vatanını seven kendi ülkesinde tatil yapar. Sakız adasına gidişler Çeşme'yi yüzde 10 oranında olumsuz etkiliyor."
***
Kıyamam yaa!
Elimizi taşın altına sokmak isterdik ama ellerimiz dolu!
İkisinde de kumru var!
Birini yengen, diğerini kaşarlı söyledik...
Yaa paramız yetmedi iki karışığa ne yapalım?
Bir ayran, 2 pipet sipariş ettik üstelik!
***
Aaaa dur ama bak Yorgo sesleniyor!
"Kalamarları pişirdim Komşi. Koş!" diye...
Yani şimdi ne yapsak?
Biz, elimizdeki kumruyu bırakır, o abuk sabuk açıklamayı, vatan millet için unutur, Yorgo'ya da "Bir dahaki sefere Komşi ama sen bir harikasın" deriz demesine de, siz ne yapacaksınız?
Sizin eller, nerede olacak?
Bakın bakalım, altına sokabileceğiniz bir taş var mı Çeşme'de?
Mesela şöyle afilli bir indirim taşı güzel olur!
Laf olsun diye değil ama...
Bizlere, "Yok ya Yunanistan'a falan gitmeye değmez" dedirtecek cinsten indirim!
Haydi bakalım Çeşme!
Herkes göstersin vatanseverliğini!