Elimde bir davetiye. Üzerinde şunlar yazılı:
"20 yıl önce yayın hayatına başladığımız günden bugüne, ülkemizde yemek kültürünün gelişmesine katkıda bulunmaya, Türk Mutfağı'nın temel değerlerine sahip çıkmaya çalıştık. Gastronomi dünyasından yeni trendler ve dünya mutfaklarından seçkin öneklerle içeriğimizi zenginleştirirken, Türk Mutfağı'na saygı duruşunda bulunmayı asla ihmal etmedik. Yerel ürünleri ve özgün reçeteleri okurlarımızla buluşturmak, mutfak kültürümüzün yeni nesillere aktarılmasına katkıda bulunmak, temel hedeflerimizden biriydi."
Türkiye'nin en çok satan yemek dergisi Sofra'nın 20. Yaş günü nedeniyle şimdiki Yayın Yönetmeni Esra Düzdağ'dan gelen davetiyeyi okuyunca 20 yıl öncesine gittim. Ne de olsa bu derginin kurucusuyum. Hiç aklımda yokken Yeni Asır ve Sabah Grubu'nun eski sahibi Dinç Bilgin ve dergi grubunun başında olan rahmetli Ercan Arıklı'nın isteği üzerine hazırlıklara başlamıştık.
KADINCA BİR ÜSLUP
Ben o sıralar Sabah'ın eklerinin başındaydım. Genç, yetenekli ve çoğu kadınlardan oluşan bir ekiple haftanın yedi günü en az 8, bazen 20 sayfayı bulan gazete hazırlıyorduk. Eril ve cinsiyetçi dilden uzak, toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat çeken bir söylemle ve kadınca bir üslupla erkek egemen basında yeni ve farklı bir döneme imza attık. Ev kadınlarından oluşan aşçılarımızın hazırladığı özgün yemek tariflerinin yer aldığı köşelerimiz, annelerin deneyimlerini anlattığı hamilelik/bebek ve çocuk bakımı sayfalarımız, tarafsız bir gözle ele aldığımız aşk ve evlilik yazılarımız günlük gazete sayfalarına sığamaz hale gelince bunları eksikliğini duyduğumuz dergilerle pekiştirmek istedik. Çünkü o güne kadar yeni evlenecek bir çifte rehberlik edecek bir gelin dergisi de yoktu, özgün bir yemek dergisi de, anne-çocuk dergisi de...
Sırayla üçünü de çıkardık. Üçü de satış rekorları kırdı, üçü de sektörlerinin gelişmesine katkıda bulundu. Ne mutlu ki "Sofra" ve "Bebeğim ve Biz" çekirdek kadrosunu da koruyarak yayın hayatına devam ediyor. Başarıları özgün olmalarından kaynaklanıyor ve de yerli. O dönem pek çok meslektaşım karşı çıkmıştı derginin adının ve içeriğinin yerli olması fikrime.
YERLİ VE ÖZGÜN
Zira o dönemlerde yabancı bir dergiyi Türkçe olarak yayınlatmak modası vardı. Bu dergiler çok sattığı gibi reklam alma garantisi de vardı. Hala da öyle. Ama ben ve arkadaşlarım yerli olmasında direttik ve direndik. Yemek yapmayı seven, yemek yapmaya meraklı ve de yemekleri gerçekten beğenilen anne/teyze ve komşuların tariflerine yer verdik dergimizde. Her birini dergi için yaptırdık ve tek tek fotoğraflarını çektik. Yemek fotoğrafında en iyi üslupları geliştirdik. Ve de restoranlarında harikalar yaratan deneyimli ve usta şeflere sayfalarımızı açtık. Onlarla birlikte Türk Mutfağı'nın temel değerlerine sahip çıkarak yeniliklere imza attık. Sofra Dergisi 20. yaşını Sofra için yazan ve pişiren aşçılarla birlikte kutladı. Aralarında ev kadınları da vardı, usta şefler de. Artık Sofra ile bir ilişkim olmamasına rağmen beni de yemeğe çağırmış olmaları gururumu okşadı. Sofra'nın kat ettiği yolu görünce gözlerim doldu. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bir teşekkür de yerel üreticileri destekleyerek Türkiye'deki bütün marketlerinde coğrafi işaretli ürünlere yer veren Metro Toptancı Market'e. Ve bu ürünlerle Sofra'ya yakışır yemekler yapan Divan Restoran'a...
Nice yaşlara Sofra Dergisi...
