• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın

SEDA KAYA GÜLER

O bir Şirin Tekeli

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01 Mart 2016
Geçtiğimiz Pazar çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir grup -aramızda bir erkek vardı- kadın hareketinin en önemli temsilcilerinden ve de önderlerinden biri olan Şirin Tekeli'nin doğum gününü kutladık.

Biz feministlerin hayatında yeri çok büyüktür Şirin Tekeli'nin. Onun yazdığı ve çevirdiği kitaplarla öğrendik feminizmi. Onun kurduğu KA.DER ve Kadın Eserleri Kütüphanesi gibi sivil toplum kuruluşlarında çalışarak aktivist olduk. İmza kampanyaları ve ses getiren etkinlikler düzenledik. Doğum günü vesilesi ve yaklaşan 8 Mart nedeniyle bugün onu anlatmak istiyorum köşemde. Bir kadın olarak yaşadıklarından bir kesit.

Felsefeci bir ailenin tek çocuğuyum. Bana kız çocuğu olduğum için ayrımcılık yapmadılar, eğitimim için her imkanı tanıdılar. Lausanne Üniversitesi Siyaset Bilimi Fakültesi'ni 1967'de bitirip İstanbul'a döndüm ve asistan oldum.

Kürsüdeki ilk kadın asistandım. Üzerimde kimisi komik, kimisi akademik açıdan çok ağır baskılar hissettim. Örneğin, kışın pantolon giymem ciddi bir eleştiri ve alay konusu oldu. Ya da kürsüdaşım ve arkadaşım Toktamış (Ateş) ile, kadınlar "tavla" oynar mı, oynayamaz mı, konusunda kavgalarımız oldu. O, ortalama bir maço akademisyen olarak, kadınların tavla oynayamayacağı kanısındaydı. Onu ikna ettim. İlk maçımızda onu ben yendim.

SKANDAL OLAN TEZ KONUSU

Öte yandan bizim kürsü, fakültenin en genç birimiydi, henüz profesörü yoktu, Amerika'daki Iowa Üniversitesi ile bir anlaşma yapılmıştı ve benden önceki kuşak elemanların hepsi o üniversitede en az bir yıl geçirmişlerdi. Kürsüde Amerikan siyaset bilimi hegemonyasını kurmuştu. Dolayısıyla, bir Avrupa üniversitesinden geldiğim için beni dehşetli küçük görüyor, adeta "cahil" muamelesi yapıyorlardı. Bunda kürsüdeki tek kadın olmamın sizce bir etkisi yok muydu?

Bunun sonucu şu oldu, beni başka konular daha çok ilgilendirse de, doktora tezimi, bugün artık hiç bir önemi kalmamış ama o yıllarda (1970'ler) ünlü olan bir Amerikalı siyaset bilimci, David Easton üzerine yazdım. Hayatımın dört yılını, sonradan hiç bir işime yaramayan bu tez çalışmasına harcadım.

Sıra doçentlik tezimi yazmaya geldiğinde asıl skandal patladı. Tez konum "kadınların siyasetteki yeri" konusuydu. Kıyamet koptu, en yakın dostlarım bile bana, "siyaset biliminde böyle bir konu yoktur, siyaset ciddi bir iştir, onu böyle sudan konularla saptıramazsın vb." türünden eleştiriler getirdiler. Bana ve tez konuma saygı gösteren tek bir akademisyen dostum oldu: Anayasa hukukçusu Bülent Tanör. Onun da konuya anlayışla bakmasının nedeni, feminizme yakın olmasından değil (sıkı bir Maocuydu), fakat 1971 askeri müdahelesi sonucu üniversiteden atılınca İsviçre'ye gitmesi ve orada kaldığı birkaç yıl içinde kadın konularındaki heyecanı ve gelişmeyi yakından görebilmesiydi.

MAHCUP FEMİNİST

Sonunda direndim ve tezimi kadınların siyasete katılımı konusunda yazdım. Üniversiteden istifa ettikten sonra da, 1982'de yayınladım. Kadınlar ve Siyasal Toplumsal Hayat. Konusunda Türkçe'de yayınlanan ilk kitap oldu. Çok okundu. Yine de ben bu kitabı yazarken, hep kullandığım bir deyimle "mahcup feminist" idim.

Kadın hareketi henüz bu topraklara erişmemişti. Tersine hayli bağnaz ve hepsi erkek egemen sol, kemalist ve müslüman ideolojilerin etkisindeydik. Ancak, akademyada edindiğim 13 yıllık deneyim benim için, YÖK yasası çıktığında üniversiteden istifa etmek için yeterli bilgiyi sağlamıştı. Ayrıca siyaset bilimci olmam (bizim sözümüz özellikle kısıtlanıyordu; hekim ya da biyolog olsaydım, istifa kararını bu kadar kolay alamazdım) bu kararı kolaylaştırdı.

1981'de yasanın kabulünden bir hafta sonra istifa ettim ve bir daha üniversiteye dönmedim. Bu benim için ciddi bir özgürleşme ve feministleşme adımı oldu. Zaten birkaç ay sonra da, kendimi İstanbul'da oluşan ilk "bilinç yükseltme grubu"nun içinde buldum ve hayatımın en heyecanlı bölümü açıldı. Hareketin en yaşlılarındandım, gene de militanlığım, on yıl öncesine kadar yoğun bir tempoda sürdü. Feminizmden çok şey öğrendim ve öğrendiklerimi genç kuşak kadınlara akademya dışından aktarmaya çalıştım. Biz de senden çok şey öğrendik Şirin Tekeli. İyi ki varsın. Nice yıllara.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.