Performansından çok verdiği kilolarla haber olan "Kısmetse Olur" programının sunucusu Seda Akgül geçenlerde katıldığı bir televizyon programında çok önemli bir konuya değindi ama sunucular üzerine gitmeyince konu havada kaldı.
Dedi ki önümüzdeki günlerde evlenecek olan sevgili adaşım: "Kendi soyadımı kullanabilmek için evlenir evlenmez kocama dava açacağım!"
Elbette davalı olunan koca değil ama bir kadının evlenince kocasının değil de sadece kendi soyadını kullanabilmesi için Aile Mahkemesi'ne dava açması gerekiyor.
Çünkü Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına göre kadınların evlendiği zaman sadece kendi soyadlarını kullanma hakları var ama bu karar Medeni Kanun'u bağlamadığı için dava açılması şart.
Önce Medeni Kanunumuzun 187'nci maddesine göz atalım. Bu madde der ki: "Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır, ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvurusuyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir."
Nitekim ben böyle yaptım ve nüfus kağıdımda hem baba hem de koca soyadım yer alıyor. Ama bununla yetinmeyen kadınlar var. Çoğunlukla meslek sahibi kadınlar, evlenmeden önceki soyadları ile tanındıkları için evlendikten sonra da tanınıp bilindikleri soyadlarını kullanmak istiyorlar.
İLK BAŞVURU
İlk başvuruyu 1995 yılında Ayten Ünal yaptı. Avukat olan Ayten Ünal, evlendiği için Tekeli olan soyadını değil de sadece kendi soyadını kullanabilmek için asliye mahkemesine dava açtı. O dönemde yürürlükte olan Medeni Yasa da yukarıda sözünü ettiğim gibi değildi. Yani kadınların sadece eşlerinin soyadını taşıması zorunluydu. Bu nedenle dava reddedildi. 1997'de yasada yapılan değişiklikle kocanın soyadıyla birlikte kendi soyadını da kullanma hakkı getirildi. Ancak, Ayten Ünal Tekeli bu kararın talebini karşılamadığını söyleyerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. AİHM 2004 yılında lehte karar verdi.
O yıl Anayasa'nın 90. maddesine eklenen "uluslararası sözleşmelerin yasa hükmünde olduğu" ifadesiyle Ayten Ünal, hem sadece kendi soyadını kullanmaya hak kazandı, hem de başka kadınlara örnek oldu.
Onu Gülizar Tuncer izledi. 1992 yılından beri İstanbul'da avukatlık yapan Tuncer, 2005 yılında evlenince, eşinin soyadı olan "Güneş"i kullanmak istemedi. Nedeni çok açık. 15 senedir avukatlık yaptığını ve bugüne kadar Gülizar Tuncer olarak tanınıp mesleğini bu isim ve soyadı ile yürüttüğünü, ayrıca okul diploması, vergi levhası, avukat kimliği, vekaletnameler ve diğer tüm resmi belgelerin Gülizar Tuncer adına düzenlendiğini ifade etti.
Ama başvurduğu Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi aynı yıl verdiği kararla Medeni Kanunu gerekçe göstererek talebi reddetti. Tuncer kararı temyiz etti ancak Yargıtay 18. Hukuk Dairesi temyiz talebini reddederek mahkeme kararını onadı. Sonuçta Gülizar Tuncer davayı AİHM'e götürdü. AİHM dün verdiği kararda Türkiye'yi mahkum etti.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Sadece kızlık soyadını kullanabilmek için dava açan kadınlardan biri de Sevim Akat. 2007 yılında Fatih Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurdu. Talebi, davada nüfus müdürlüğü taraf olmadığını belirttiği için reddedildi. Bu sefer eşi ile birlikte Nüfus Müdürlüğü'nü davacı göstererek Aile Mahkemesi'ne dava açtı. Dilekçesinde 2005 yılında evlendiğini belirten kadın avukat, iş hayatında ve resmi dairelerde evliliğinden sonra soyadının değiştiği için karışıklık yaşandığını öne sürerek kızlık soyadını kullanmaya devam etmek istediğini belirtti.
2013 yılında Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının tanınmasıyla birlikte "evli kadının kızlık soyadını kullanabilmesi için" ilk bireysel başvuruyu yaptı. İstanbul 10. Aile Mahkemesi Sevim Akat Eşki'nin dosyasını yeniden açarak davanın kabulüne ve sadece kızlık soyadını kullanmasına karar verdi.
Evet, artık isteyen her kadın evlendiği zaman sadece kendi soyadını kullanabiliyor. Ancak dava açarsa.
Çünkü AİHM'in verdiği kararlar da, Anayasa Mahkemesi'nin kararları da bireysel kararlar. Yani mahkeme, sadece başvuran kişiye kendi soyadını taşıma hakkı tanıyor.
Dolayısıyla yapılması gereken Medeni Kanun'un 187. maddesine "kadın isterse kendi soyadını kullanabilir" cümlesinin eklenmesi. Aslında Anayasa Mahkemesi bu maddenin Anayasa'ya aykırı olduğunu belirterek tüm kadınların bu haktan yararlanmasını sağlayabilirdi. Şimdi yapılacak şey evlenir evlenmez dava açmak.
Tıpkı Seda Akgül'ün yapacağı gibi.
