• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Kişilik çatışması

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 10.06.2016, 00:00
Nikah masasında gelinin ve damadın yakınları hep bir ağızdan bağırırlar "ayağına bas!" diyerek. Espri de olsa amaç evde kimin sözünün geçeceğini göstermektir. O yüzden de kim diğerinin ayağına basarsa, zafer kazanmış gibi gülümser etrafa, özellikle de kadınlar.
Bu başarısı da kendi yakınlarından büyük alkış alır.
Tabii ki ilişkide ayağa basanın sözü geçmez. Hatta belki de bu yüzden ileride gerginlik bile başlar ama bu "basma" durumu ikili ilişkilerdeki ana sorunu su yüzüne çıkarır. Yani kişilik çatışmasını.
"Kim kimin ayağına basacak, esprisiyle alkış alan karşı tarafa hükmetme davası, sadece çiftler arasında ve aile içi ilişkilerde değil, günlük hayatta, insan ilişkilerinde ve iş ortamında, kişisel huzuru bozduğu kadar üretkenliği de etkileyen bir olay" diye açıklar bu süreci psikolog Fatma Torun Reid.
Kişilik çatışması olan yerde, iletişim kurmak çok zordur. Bu gibi durumlarda kişi enerjisini olayı aydınlatmaya veya geliştirmeye değil, kendini ispatlamaya harcar.

EVLİLİK PROGRAMLARI

Fatma Torun Reid, kişilik çatışmasını en yalın dilde 'ben/sen kavgası' olarak tanımlayabileceğimizi söylüyor.
Bu kavga, bazen göz önünde, sesli şekilde yapılır ama çoğu kez sessiz, içten içe yapılan ve yaşanan bir kavgadır. Bir olayı sabote etmek, unutmak, ertelemek gibi örnekler pasif direnişin ve karşı tarafa kendi gücünü göstermenin dolaylı çıkışlarıdır.
Bu çıkışları evlilik programlarında birbirlerini tanımaya çalışan çiftlerde de görebiliyoruz.
Birbirlerini beğeniyorlar ve çay içmekle başlayan süreç flörte, nişana, evliliğe kadar gidebiliyor ama sürekli "kavga" halindeler.
Psikologlara göre "Kişilik kavgası", kişinin farklılığını gösterme veya kendi üstünlüğünü kanıtlama ihtiyacından doğar. İşte burada anne-babalığın önemi devreye giriyor.
Çünkü kişilik gelişiminin en önemli yılları okul öncesi 0-6 yaşlar ve ergenlik dönemi. Bir yaşam boyu kendimizi yenileme ve geliştirme şansımız var ama kişiliğimizin temel taşları bu kritik dönemlerde yerleşiyor.
Örneğin, iki buçuk-üç yaş çocuğu her şeye "hayır" derken bir anlamda "ben artık senin uydun değilim. Benim farklı bir varlık olduğumu kabul et" demek istiyor.

NE YAPMALI?

Bu dönemde üstüne gidilmez, sindirilmeye çalışılmazsa, belki ileride olur olmaz nedenlerden dolayı patronuyla veya eşiyle çatışmayacaktır. Eve gecikebileceğini eşiyle paylaşmayı "hesap vermek" gibi algılayan erkek, tıpkı ergenlikte ebeveyn otoritesine karşı koyan, tüm patırtısının altında özgür kimliğini kanıtlamaya çalışan, tedirgin bir ergen gibidir. "Sen bir şey anlamazsın" veya "sen sus konuşma" diye sindirilmiş çocuklar, özgüvenlerini kaybedip edilgen kişilik geliştirebilecekleri gibi sürekli karşı tarafın açığını arayıp ancak başkalarının yenilgisinde kendi üstünlüklerini aşma fırsatını bulurlar.
O yüzden anne-babalara ve özellikle annelere büyük sorumluluk düşüyor. Peki, kişilik çatışmasını önlemek için ne yapmalı?
Fatma Torun Reid'in önerileri şöyle: "Haklı olduğunuzu ispat etmek için değil, konuyu aydınlatmak veya çözüm üretmek için konuşun.
Kendinize gösterilmesini istediğiniz saygıyı karşınızdakine de gösterin. Sözünü bitirmesine fırsat tanıyın.
Kendinizi duyurma çabasından önce karşınızdakini duymaya çalışın. Her yeni tartışmada eski dosyaları açmayın. Eleştiri yerine kendi hissettiklerinizi dile getirin. Haksız olduğunuzda "sen haklısın" diyebilme olgunluğunu gösterin. 'Her zaman böylesindir' gibi genellemeler getirmeyin."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI