• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Zeytincilikte yeni hedefler SEZER ALTAN

Zeytincilikte yeni hedefler

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26.12.2021, 00:00

Geçtiğimiz günlerde çok önemli bir panele katıldım. İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsü'nde "Zeytin Yetiştiriciliğinde Dünyanın ve Türkiye'nin hedefi ne olmalıdır?" konulu Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr.
Mücahit Taha Özkaya hocamızın sunumunu yaptığı paneli izledim ve ödül almış zeytinyağının tadımını yaptım. Hocamın yapmış olduğu sunumdan değerli bilgileri sizlerle paylaşacağım. İşte Özkaya'nın sözlerinden satırbaşları:
"Yaşadığımız coğrafyanın, doğanın bize, insanlığa mucize sunduğu en büyük zenginliklerinden biri, hiç şüphesiz bereketin simgesi zeytin ağacı. Zeytin; tarih boyunca barışın sembolü kabul edilmiştir. Kutsal sayılmış ve birçok efsaneye konu olmuştur.
Zeytin ve zeytinyağı yaklaşık 8 bin yıl öncesinden bu yana dünyaya güzellik, sağlık ve lezzet pınarı olarak hizmet vermektedir.
Zeytin ağacı, ağır büyüyen fakat oldukça uzun yaşayan bir ağaçtır. Gövdesi çürümeye karşı çok dayanıklıdır, hatta kanserli olduğu halde, gövdesinin içi boşaldığı halde yaşamını sürdürebilmektedir. İsa peygamberden bin yıl önce daha fidan olan bir zeytin ağacı bugün halen meyve verebilmektedir, Ona yakıştırılan " Ölmez ağaç" ismi de bu yüzdendir. Akdeniz kuşağına özgü, 3 bin yıl yaşayabilen bu ağaç asırlar boyunca dededen toruna miras kalabilen neredeyse tek meyve ağacıdır.
İşte bu mucize ağacın Akdeniz insanına ve Akdeniz kültürüne kattığı çok şeyler vardır. Bu nedenle, ne zeytin ağacı sadece bir ağaç ne de ürünleri sadece bir gıdadır.
Hepsi binlerce yıllık bir kültürün, geleneğin, ticaretin yani kısacası hayatın bir parçasıdır.
Kutsal zeytin ağacının ürünü olan zeytin meyvesinden hem sofralık zeytin hem de zeytinyağı üreten, tüketen ve de ihraç eden ülkelerin sayısının onu geçmediğini düşünürsek bu ağaca Akdeniz kuşağının endemik bitkisi diyebiliriz.

EN BÜYÜK İKİNCİ ÜRETİCİYİZ
Türkiye, zeytinyağını İspanya, İtalya ve Yunanistan'dan sonra dünyada en çok üreten ülke. Bu açıdan bakınca başarılı bir stratejiyle dünya lideri olabilecek konumda...
Türkiye, İspanya'dan sonra dünyanın en büyük sofralık zeytin üreticisi olduğu halde aynı zamanda en büyük siyah sofralık üreticisi ve tüketicisi. Zeytinyağı üretiminde ise neredeyse 1980'li yıllara kadar raflarında natürel sızma zeytinyağı olmayan bir üretici ülke konumundan, markalaşmaya, hatta butik üretim yapan markalara kadar kalite odaklı üretimi hedefleyen bir ülke konumuna gelmek üzere. Ancak dünya pazarında yer alabilecek miktar ve kalitede ihracatı bulunmuyor. Bu nedenle halen Yunanistan ve Tunus gibi İtalya'ya dökme satış yapıyor. Dünya zeytinciliğinde ticaret sofralık zeytinden çok zeytinyağı üzerine yoğunlaşmıştır. Dünya zeytinyağı pazarında en büyük üretici olarak İspanya, en ucuz zeytinyağı üreticisi konumundadır.
İspanya'daki büyük kooperatifler ve ağaç plantasyonlarının biçimi bunun en önemli nedenidir. Dünya zeytinyağı pazarını elinde tutan İtalya ise gurme sektörüne hizmet eden bir üretici ve ihracatçıdır. Yunanistan ürettiği zeytinyağının zaten büyük kısmını tüketen (kişi başı 20 litreye yakın) bir ülke olduğu için dünya pazarında iddialı değildir. Tunus ise genel olarak, AB'nin tedarikçisi konumunda markasız dökme zeytinyağı üreten ülkedir."

MARKA OLMAK GEREKİYOR
Türkiye bu pazarlarda yeni bir kulvar açıp zeytinin anavatanı olma avantajını da kullanarak polifenolü yüksek sağlık bileşeni zengin natürel sızma zeytinyağı üreterek "sağlık için zeytinyağı" adında bir pazar oluşturmalı. Ancak bu, üretimden pazarlamaya ulusal bir strateji olmalı. Elbette bütün gen kaynaklarımızın üstün özelliklerini tespit etmiş ve bunlara coğrafi işaret almış olmamız gerekiyor. Son söz; Türkiye, zeytinyağı ihracatında ilk dört ülke arasında olmasına rağmen, bu alanda öncü ülke olan İspanya'nın yaklaşık beşte biri kadar ihracat gerçekleştirmektedir. Ham zeytinyağı ihracatı payının giderek azalması ve katma değeri yüksek ürünlerin oransal olarak daha çok ihraç edilmesi Türkiye'nin rekabet gücünü artıracaktır. Bunun da yolu markalaşmadan, yani kendi markasını geliştirerek ürünlerini her safhada, üretimden ambalajına kadar, kendi markanı yaratarak, pazarlamaktan geçiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA