6-0 sonrası gelen 6-1 her şeyi onarmasa da nasıl bir takım olduğumuzu hatırlamamızı sağladı. Mesela İtalyan efsanesi Fabio Capello "Bir maçı 6-0 kazanmaktansa, 6 maçı 1-0 kazanmayı yeğlerim." demiş bir vakit. Bu hiç kaybetmemek anlamına gelir ki bunu bile uzun vadede eleştiren çıkabilir. Yunanistan'ın 2004'deki Avrupa Şampiyonası'nda 1-0'larla kupaya uzanışı gibi. Bazen de çalışır, çabalarsın ama o tek gol bile bir türlü gelmez. Futbol işte tam da bu yüzden çok sevilir. Bilinmezliklerin fazla oluşundan, şaşırtmasından, bize her seferinde farklı bir hikaye anlatmasından. Başarı için tek başına şans yeterli gelmez. Sir Alex Ferguson da bu yüzden "Şansa pek inanmıyorum. Daha çok çalışmaya, inanmaya, inatçılığa ve kapasiteye daha çok inanıyorum." demiştir mesela. İşte biz de bugünkü Gürcistan maçına tam da böyle bakmalıyız. Çalışıp, inanarak, son düdüğe kadar o üç puanı almalıyız. Şans mı? O kadar çalışırsan şansı da belki önümüze katarız.
DİLE KOLAY 23 SENE
Çünkü "Haydi..." ile başlayan "Tam zamanı" ile devam eden o tribün bestesi gibi bir konumdayız. Gürcistan'ı puan olarak yanımıza yanaştırmadan arayı açmalıyız. 6 golün üstüne, bir de tribün avantajı ile bunu gerçekleştirmekten başka çaremiz yok. Rakibimize karşı ilk maçta savunmada yaptığımız hataları tekrarlamadan aynı Bulgaristan maçındaki gibi ortada ve hücum bloğunda hep aktif olarak bunu gerçekleştirmeliyiz. Dile kolay... Dünya Kupası hasretimiz 23 sene oldu. Şu an kadromuzda olan Kenan Yıldız, Arda Güler, Yusuf Akçiçek, Can Uzun, Deniz Gül doğmamıştı bile. Hatta takımımızın en tecrübelisi Mert Günok bile 13 yaşındaydı. Bu jenerasyonun kendi liglerinde ne yaptıkları ortada. O yüzden dediğimi tekrarlayayım. "Haydi çocuklar, haydi çocuklar haydi. Tam zamanı, tam zaman şimdi."
