Davis Kupası yolunda

Türkiye 1948 yılında başladığı Davis Cup serüveninde ilk galibiyetini 1974'te Avrupa Gurubu'nda Lübnan'ı 3-2 yenerek kazanmıştı.. En iyi neticemizi ise 1990-91 sezonunda Avrupa/Afrika II gurubunda ikinci tura yükselerek almıştık. 2009'da Avrupa/Afrika III. Gurubunda ikinci olunca, 2001'den beri ilk defa dışında olduğumuz Grup II'ye geri dönerek terfi ettik. Oyuncularımıza baktığımızda Haluk Akkoyun 38 defa müsabakalara katılıp çift ve tek olarak 57 defa korta çıkmış. İlk sırada yer alıyor. Bu maçlardan da 36'sını kazanmış, 21'ini de kaybetmiş. Alaaddin Karagöz ancak 13 defa katılabilmiş. eni millimiz Özbek asıllı Marsel İlhan ise bu konuda daha çok yeni. En iyi neticeleri çiftlerde Mustafa Askara-Erhan Oral ikilisi almış. Bütün bunlara rağmen Türkiye dünya sıralamasında 78. sırada. Çünkü ve görülen o ki tek tek maç kazanmak yetmiyor, önemli olan takım halinde kazanabilmek. Ancak önümüzde bir kader mücadelesi var. Hem de tenisin beşiği İngiltere'ye karşı oynanacak bir kader maçı... Hepimiz biliyoruz ki, çok iyi hazırlanmamız ve mutlaka özel antrenman yapmış ayrı bir çift takımı ile sahaya çıkmamız gerek. Yine de aynı grupta kalmamız mucizelere bağlı... Umarım yanılırım...
Kulüplerde tenis eğitimi
Hepimiz biliyoruz ki her şeyin başında çocuklarımıza tenisi sevdirmemiz gerek. Ancak yeterince sevdirebiliyor muyuz? İşte bu meçhul... Ne yapılabilir? Önce tenisin bir oyun, sonra da zevkli spor olduğunun onlara anlatılması gerek. Yeterli mi? Tabii ki değil... En az bunlar kadar önemli olan, kurumsallık gibi başka şeyler de var tabii. Evet, kişilerin hegemonyasından arınarak kurumsallaşmış kulüplerin tenise özgü etik kuralları yanında, yönetimin geniş gözlüklerden bakarak ortaya koyacağı vizyon ve misyonun da açıkça belirlenmiş ve duyurulmuş olması şart. Misyonunu gerçekleştirmek için gerekli plan ve programların gözden geçirilerek, detaylı bir şekilde hazırlanması, bu iş için gerekli bilgili ve tecrübeli elemanların da sahada hazır olması gerek. En az bunlar kadar önemli olarak, kulübün spor yönetiminde yetkilerin ve sorumlulukların sınırlarıyla beraber açık bir şekilde ilan edilmesi şart.
Bu sayede yönetici durumundaki sportif yetkililer, otoritelerini ve düzenlerini yerleştirmek üzere, her spor için gerekli, ancak tenis için elzem olan disiplini, her türlü disiplin kaidelerini koyabilir ve de uygulatabilirler.
Spor disiplin işidir
Her şeyin başında spor ve sporla ilgili kurum ve kuruluşlarda başarı için en önemli unsur ortaya konulan düzen ve her konuda uygulanan disiplindir, yönetimlerin otoritesidir. Bunlar, hiçbir ayrıcalık tanınmadan tüm ilgililere uygulandığı takdirde her türlü başarı ve saygınlığı getirir, aidiyet hissini güçlendirir.
Bu zor yolda tüm uyarılara rağmen düzene uyulmaz ve düzen bozulursa ki, bu da disiplin ve otoritenin zayıfladığını hatta kalmadığını gösterir bu durumda bu düzeni dostluk ilişkileri zedelenmesin diye koruyamayanlar, bozulan düzene neden olup, bozuk düzeni yaşatmaya devam etmeye çalışanlar, gönüllü ama maalesef hafife alınarak yapılan ve yine maalesef kontrolsüz ve denetimsiz düzenlerinin arkasına saklanamamalılar, tersine spora yakışır, ana konumuz tenisin beyazlığına uygun bir davranış sergilemeliler.