• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Arınma vesilesi zekat ve sadaka TOLGA TEKİN

Arınma vesilesi zekat ve sadaka

tolga.tekin@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01.06.2018, 00:00

Sahip olduğumuz bütün nimetler Rabbimizin bizlere birer emanetidir. Bu nimetler, hepimiz için birer imtihan vesilesidir. Bizlere düşen bu nimetlerin kıymetini bilmektir.
Onları Rabbimizin rızası doğrultusunda değerlendirmektir.
Yüce Rabbimiz; şükürsüzlükten, kanaatsizlikten, açgözlülükten ısrarla sakındırır bizleri. Fakirlerin korunup gözetilmediği zenginliğin, zekâtı verilmeyen kazancın, kişiyi nasıl bir hüsrana götüreceğini bildirir. Malımızı, mülkümüzü, dünyada sahip olduklarımızı ebedi kazancımıza bir vesile kılmamız gerektiğini hatırlatır. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

"Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarını huşu ile kılarlar. Onlar ki faydasız işlerden ve boş sözlerden uzak dururlar. Onlar ki zekât vermek için çalışırlar..." (Mü'minûn, 23/1-4.)

MALI BEREKETLENDİRİR

Zekât, insanlık tarihinin hemen her döneminde var olmuş bir ibadettir. Bu kadim ibadet, yüce dinimizin beş temel esasından biridir. Zekât, dinen zengin sayılan kişilerin, Allah tarafından kendilerine lütfedilen nimetlerin bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle, yoksullarla paylaşmalarıdır. Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde zekâtın kimlere hangi mallardan, hangi oranlarda verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Malı eksilten ya da yok eden değil bilakis bereketlendiren ve artıran bir ibadettir zekât. Kişiyi cimrilik hastalığından koruyup cömertlik erdemine kavuşturur.
Gönlü manevî kirlerden, serveti de ihtiyaç sahiplerinin haklarından arındırır. Zengin ile fakir arasında gönülden sevgi, saygı ve kardeşlik köprüleri kurar. Zekât, Rabbimize karşı şükür bilincimizin ifadesidir. O'na olan teslimiyet ve sadakatimizin bir tezahürüdür.
Sırf Allah rızasını umarak, sahip olduğumuz her bir nimeti O'nun yolunda feda edebileceğimizin de bir sembolüdür. Kur'ân-ı Kerîm'de zekâtın üzerinde önemle durulur.
Zekâtını verenler, malını Allah yolunda harcayanlar "bahtiyar müminler" diye övülür ve ebedi cennet nimetleriyle müjdelenir.
Zekâtı dikkate almayanlar, yoksulu gözetmeyenler, malının esiri olanlar ise sert bir şekilde uyarılır.
Bu uyarılardan biri Rabbimizin şu ayetidir: "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanlar için elem dolu bir azabı haber ver. Biriktirdikleri altın ve gümüş cehennem ateşinde kızdırılarak onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacaktır. Ve onlara şöyle denilecektir: 'İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi, tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı!'" (Tevbe, 9/34-35)

CEHENNEMDEN KORUR

Rahmet Peygamberinin "Yarım hurmayla da olsa cehennemden korunun" (Buhârî, Zekât, 10.) ikazı zekât, infak, sadaka, yardımlaşma hakkında asırlar öncesinden bizlere rehberlik etmektedir. Ancak ne hazindir ki, bugün insanlık olarak doğal kaynakların gelişigüzel tüketildiği, ekonomik kaynakların adaletsizce bölüşüldüğü, zengin ile fakir arasındaki uçurumun baş döndürdüğü bir dünyada yaşıyoruz.
Dünyanın kimi yerlerinde insanlar açlıkla mücadele ederken, kimi yerlerindeyse israf ve vurdumduymazlık had safhadadır. İçinden geçtiğimiz süreçler, savaş ve işgaller milyonlarca fakir, kimsesiz ve yetim ortaya çıkarmıştır. Zekât ise bir anlamda yetim ve miskinlere kol kanat germektir.
Peygamberimiz, sahabeden Muâz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak tayin ettiğinde onu ve beraberinde gidecek olanları çağırdı.
Kendilerine şu nasihatte bulundu: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!" (Buhârî, Megâzî, 61.) Ardından Muâz'a döndü ve şöyle buyurdu: "Muaz, henüz Müslüman olmayan bir topluluğa gidiyorsun. Onları, önce Allah'tan başka ilah olmadığına, benim de Allah'ın elçisi olduğuma davet et. Eğer bunu kabul ederlerse, beş vakit namazın farz olduğunu haber ver. Bunu da kabul ederlerse, Allah'ın kendilerine zekâtı farz kıldığını ve zekâtın zengin kimselerden alınıp fakirlere dağıtılacağını haber ver..." (Buhârî, Zekât, 63; Müslim, Îmân, 29.)

RENCİDE ETMEYELİM

İnsanlığın, bugün, belki de tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar huzur ve mutluluğa, sevgi ve saygıya, dostluk ve barışa, yardımlaşma ve paylaşmaya hasret olduğu aşikârdır. İşte dünyayı bu erdemlere ve hasret kalınan huzura, adaletli bir gelir dağılımına kavuşturacak olan, İslam'ın hayat yüklü mesajlarıdır. Efendimizin bize öğrettiği zekât ve infak ahlakı, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma anlayışıdır.
Öyleyse geliniz, hep birlikte bu kutlu ayda sahipsiz olmadıklarını hissettirmek için yanı başımızdaki ve uzağımızdaki yetim, kimsesiz, himayesiz ve yuvasız yavrularımıza gönüllerimizi, ellerimizi ve sofralarımızı açalım. Zekât ve fitrelerimizi vakit kaybetmeden verelim. İnfakta ve yardımda bulunmayı, paylaşmayı kendimize şiar edinelim. Zekâtımızı, fitremizi verirken, infakta bulunurken, insanları incitmeyelim, rencide etmeyelim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA