Kainattaki canlıların en şereflisi olarak yaratılan insanın ebedi saadete nail olması için dikkat etmesi gereken bazı kurallar vardır. Bu kurallar, İslam'da sevap ve günah olarak anılır. Sevaplar insanın faydasına, günah olan şeyler ise zararınadır. Bunun böyle olduğuna günlük hayatta hepimiz defalarca şahit oluyoruz.
Alkol, sigara gibi insan vücudunu zehirleyen yasaklara riayet ederek hayatını sürdüren bir Müslüman, hem sağlıklı bir hayat yaşar hem de kendisine emanet edilen vücudunu koruduğu için Allah'ın rızasını kazanmış olur. İşte en önemli mesele budur. Allah'ın rızasını kazanmak için gayret edip O'na layık bir kul olabilmek... Bu da ancak iman ile mümkündür. Eğer bir kişi Allah'a iman edip emir ve yasaklara dikkat ettiği ölçüde büyük mertebelere yükselebilir.
TİN SURESİ'NE DİKKAT
Geçenlerde bir dost meclisinde anlatılan bir hikaye beni çok etkiledi. Alkolün etkisiyle sarhoş olan bir kişi davet edildiği bir sofrada zeytin görür. Tüm yiyeceklerden yiyen adam, zeytine dokunmaz. Bu davranış, sofradaki diğer kişilerin dikkatini çeker ve neden zeytin yemediğini sorarlar? O kişinin verdiği cevap çok manidardır: "Ben alkollü ağzımda Kur'anda ismi geçen zeytini yiyeyem" diye cevap veren adam, imanından gelen bu davranışı sayesinde kurtuluşa erer. İşte alkollü olduğu için sırf "Kuran'da adı geçiyor" diye zeytini ağzına almayan adamın imanı.... Ama maalesef görüyoruz ki bugün birçok yerde cennetten geldiği söylenen kutsal meyve zeytin, alkol masalarına meze olmuş durumda. Bu hikayeyi duyunca içinde Allah'ın üzerine yemin ettiği zeytinin ismi geçen Tin süresine baktım. (Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. Andolsun o incire, o zeytine, Sinin (Sina) dağına ve bu güvenli beldeye ki, Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına kaktık. Ancak iman edip yararlı işler yapan kimseler başka; onlar için kesilmez bir mükafat vardır. O halde artık sana dini ne yalanlatabilir? Allah hakimlerin hakimi değil mi?" (Tin Suresi)
KURTULUŞA VESİLE OLDU
Günaha batmış bir insan, imanı sayesinde 'Esfele Safilin' (aşağıların aşağısı) diye işaret edilen yerden "Ala'yı İlliyyin" (yücelerin yücesi) denilen makama ulaşır.
İnsanlık tarihi, bunun örnekleriyle doludur.
Mesela evliyanın büyüklerinden olan Bişr-i Hafi hazretlerinin nasıl bu mertebelere geldiğini biliyor musunuz? Bişr-i Hâfi, bir eğlence dönüşü iyi olmayan bir hal üzere evine dönmek üzere yola koyulur. Yol üstünde besmele-i şerif yazılı bir kağıdı fark eder. İçi sızlar; kağıdı yerden alır, öper ve başının üstüne koyar. Kağıda çamur bulaşmıştır.
Önce temizler, sonra güzelce koku sürüp evinin duvarına asar ve daha sonra uyumak üzere yatağına uzanır. Bişr-i Hâfi yatağında uyumaktadır. Bölgede yaşayan velilerden birine rüyasında: "Git, Bişr'e söyle! İsmimi temizlediğin gibi seni temizlerim. İsmimi büyük tuttuğun gibi, senin şanını büyütürüm. İsmimi güzel kokulu yaptığın gibi, seni güzel ederim. İzzetime yemin ederim ki, senin ismini dünyada ve ahirette temiz ve güzel eylerim" şeklinde nida edilir. Üç kez tekrar eden bu rüyanın ardından veli zat, Bişr-i Hafi Hazretleri'ni arar ve bir tür eğlence mekanında bulup kendisine, Allah Teala'dan haber getirdiğini söyleyerek rüyayı anlatır. Bişr-i Hafi, rüyayı dinledikten sonra gözyaşları içerisinde tevbe eder ve halini düzeltmek üzere ahdeder...
Hepimiz zaman zaman günahlar işliyoruz. İnsan günah işleyebilir ama arkasından hemen tevbe etmeli ve bu hatasından dolayı Allah'ın rahmetine sığınmalıdır.
Kuran-ı Kerim'de ismi zikredilen 7 cennet meyvesinden biri olan zeytini alkollü olduğu için ağzına almayan insanı kurtaracak olan da işte bu imanıdır.