• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Çölleşme ve kuraklık ZEKİ HOZER

Çölleşme ve kuraklık

zeki.hozer@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 06 Temmuz 2025

Birleşmiş Milletler'in 'Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesini' kabul ettiği tarih 17 haziran 1994 idi. Amaç, küresel bir sorun olan ve iklim değişikliği ile insan etkileri dahil birçok faktör yüzünden meydana gelen çölleşme ve kuraklığa karşı topyekün insanlığın mücadele etmesini sağlamaktı. Ülkemiz ise 1998 yılında bu sözleşmeye imza attı.
Bu sözleşmede çölleşme için 'uzun süreli kuraklık gibi iklimsel faktörler ile aşırı otlatma, ormansızlaşma ve hatalı arazi yönetimi uygulamaları gibi sürdürülemez insan faaliyetlerinin birleşik etkilerinden oluşmaktadır' tanımı kaydedilmiş. Yapılan araştırmalar, dünyada her yıl tahrip olan ve çölleşen üst toprak katmanının, 25 milyar ton civarında olduğunu ortaya koymakta. Tahminen bu değişim, 1 milyarın üzerinde insanı doğrudan etkiliyor. Bu kitlenin %10'u, yani 100 milyonu ise çok ciddi risk altında ve onların 10 milyonu yıl içinde yaşadıkları köy yada araziyi terk ederek göç etmek zorunda kalacak! Bilindiği gibi zorunlu göçler savaş çatışma, terör ve doğal afetler gibi nedenlerle istemeyerek iç ve/veya dış yani sınır ötesi hareketleri kapsar ve bu yüzden zaten her yıl yüz milyonun üzerinde insan yola çıkmakta...Geçen hafta, ülkemizin flora ve faunası ile ilgili bir makale kaleme almış, bu eşsiz yurdun muazzam doğası ve zenginliğinden bahsederek, Avrupanın toplamından daha fazla endemik türe sahip olduğunu yazmıştım. İşte Türkiye'nin de içinde olduğu Akdeniz havzası yani subtropik bozkır ekosistemleri, çölleşme ve kuraklık riski en çok olan bölgelerden. Birkaç gün önceki haberlerde Çeşme ilçesini besleyen ana barajlardaki su miktarının %10 seviyesine düştüğü ile ilgili haberleri okumuşsunuzdur. Yine konu ile ilgili okuyucular, su sondajı ile ilgili , her sene daha derine inmek gerektiğine yönelik sohbetlere kulak misafiri olmuştur.

NÜFUS ARTIŞI
Çölleşme ve kuraklığın nedeni, nüfus artışı zorlaması yüzünden insanlığın her geçen gün doğayı tahrip ederek yeni yerleşim alanları açması dolayısı ile hatalı arazi kullanımına zemin hazırlaması, yanlış tarım ve sulama tekniklerini uygulamak, ormanların maden aramaları ya da yangınlar nedeni ile tahribi, hayvancılıkta meralarda aşırı otlatma, yine insan eliyle geliştirilen endüstrilere bağlı kirlenme hemen sayılabilecekler olarak öne çıkıyor. Bunlar nispeten lokal faktörler olarak görülebilir, ayrıca ülkemiz arazilerindeki topografya ve eğimine bağlı doğal erozyonlar ile küresel iklim değişiklikleri ve yağış rejimlerindeki farklılaşmaya ek olarak global ısı artışı da eklenirse, olayın vehameti daha iyi anlaşılabilir. Bu bağlamda, ne yazık ki, Ülkemizin %50'si çölleşme riski altında ve hatta neredeyse beşte bir kara parçamız için yüksek çölleşme riski tanımlaması yapılıyor! Genel olarak Anadolu Ekosisteminde ciddi bir değişiklik söz konusu. Kabaca dile getirmek gerekirse, bu güzel yurdun 23 milyon hektarı yani totalin %29'u ormanlık alanlardan meydana geliyor ve sadece yarısı doğal kapalı orman alanı statüsünde. Ormanlar toprağın korunmasında, su rejiminin oluşmasında ve oksijen kaynağı olarak sağlıklı atmosferin devamlılığında çok kritik bir fonksiyona sahip.
Ülkemizde gerçekleşen toprak kayıplarımızın %50'sinde topografyanın, %15'inde yağışın ve %35'inde de bitki örtüsünün etken olduğu düşünüldüğünde ormanların önemi bir kez daha öne çıkmaktadır. Zaten kümülatif yıllık araştırmalarda , ülke olarak kaybettiğimiz toprağın %55'i mera ve %40'ı tarım arazilerinden olurken, sadece %4'ünün orman arazilerinde oluşması, tek başına orman zenginliğinin çölleşme ve kuraklıkla mücadelede etkisini gözler önüne sermekte.

SÜRDÜRÜLEBİLİR
Toprak ve su yaşamın kaynağı. Eğer sciencefiction tarzı kurgu filmlerdeki tamamen yapay modüllerin suni ortamlarında yaşama devam edecek bir kaç kişiyi saymazsak, toprak ve suyun kaybı insanlığın sonu anlamına gelir. Şimdilik dünya üzerindeki toprakları arttırabilmek ya da su kaynaklarını katlayabilmek imkanına sahip değiliz. Henüz insanlık da dünyadan daha zengin revervlere sahip yaşanılabilir gezegenleri keşfederek oralara göç etme aşamasına gelemediğine göre, yapmamız gereken tek şey çölleşme ve kuraklık ile mücadele edip verimli ve sürdürülebilir bir ekosistemi tüm gezegende elbirliği ile oluşturabilmek. Yukarıda bahsettiğimiz BM Sözleşmesinde de yapılması gereken mücadele "arazi bozulmasını önlemeye, azaltmaya ve tersine çevirmeyi, kısmen bozulmuş arazinin rehabilitasyonuna ve çölleşmiş arazinin geri kazanımına yönelik yapılan teknik, sosyo-ekonomik, yönetimsel ve yasal faaliyetleri içine alır" şeklinde formüle edilmiş. Günümüzde insan uygarlığının geldiği nokta, bunu başarabilmek için yeterli bir aşamada hiç kuşkusuz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.