Eskiden Avrupa'nın siyasetini yönlendiren Fransa, İngiltere, Rusya ve Prusya idi. Henüz sahnede Almanya ve İtalya gibi ülkeler yoktu! Onların da denkleme dahil olması 1856 Kırım Savaşı sonrasında oldu. Alman Ulusal Birliği'nin kurulmasındaki en önemli isimler Bismarc ve Moltke idi. Moltke, Osmanlı'nın son dönem Erkanı Reisliğinde çok ünlü bir kurmay asker olarak Türk askeri tarihinde de önemli bir yer elde etmiştir. Sonradan Alman Genel Kurmay Başkanlığına kadar yükselecek bir kişilik olan Mareşal Moltke zamanında bir askeri deha olarak kabul edilmiştir ve derin bir tarih bilgisine sahiptir. Tüm askeri kariyeri boyunca Napolyon Savaşları dahil Avrupa Kıtasında gerçekleşen tüm ordular arası çatışmaları incelemiş, kendi özgün askeri stratejilerini ve teorilerini geliştirmiş, sonuçta da bunları savaş meydanlarında fiilen uygulamıştır. 1871 yılında Fransa ile yapılan anlaşma ile Alman Birliği sağlanıp tarihe Almanya, devlet olarak arzı endam ederken, bu birliği siyasi lider olarak Bismarck sağlamış, Moltke de 1864 yılında Danimarka, 1866'da Avusturya ve 1870 yılında da Ftansa'yı savaş meydanlarında dize getiren kişi olmuştur. Bu yüzden Bismarck ve Moltke, Almanya'nın kurucuları olarak tarihe geçtiler.
STRATEJİLER
Helmuth Karl Bernhard von Moltke Türkçe dahil yedi dil biliyordu ve Osmanlı Ordusunda Hafız Osman Paşa'nın mahiyetinde uzun yıllar çalışmıştı. 1835-1839 arası gözlemlerini de Almanya dönüşü 'Briefe aus der Türkei' ismi ile kitaplaştırdı. Bu efsanevi askeri dehanın ölümünden çeyrek yüzyıl sonra, Birinci Dünya Savaşı arifesinde, yeğeni Helmuth Johannes Ludwig von Moltke Alman Genel Kurmay Başkanı olduğunda savaş meydanlarında cepheyi geniş alanlara yaymak tarzındaki stratejileri yürürlükte idi. Dönemin Alman Genel Kurmay Başkanı Von Moltke'nin Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya yazdığı gizli bir mesaj 10 Ağustos 1914 tarihini taşır ve özetle, Almanların bu dünya savaşındaki stratejilerinin satır başları dile getirilir:
1)Karadeniz ve Kafkasya'dan Ruslara taarruz, 2) Aynı zamanlı olarak İngiliz kontrolündeki Suveyş Kanalına saldırı ve son olarak da, 3)İngiltere, Fransa ve Rusya'nın kontrolündeki İslam ülkelerini başkaldırıya teşvik çalışmaları!...Henüz Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa katılımı söz konusu olmasa da başta Enver Paşa olmak üzere ülkenin kaderini tespit edecek kadro bu konuda ikna edilmiştir, nitekim 29 Ekim 1914'de Alman Goeben ve Breslau Zırhlıları , Osmanlı Armadası dahilinde Karadeniz'e çıkar ve Sivastopal dahil bir çok Rus limanını bombalar, sonuçta da bir oldu bitti ile 14 Kasım'da Rusya, İngiltere ve Fransa'ya karşı savaş ilan edilir.
Halbuki Osmanlı, 1912 yılında Balkan Savaşları ile tüm enerjisini tüketmiş durumda idi. Dünya sömürüsünde Fransa ve İngiltere'den çok geri kaldığını düşünen İtalya, Balkan Savaşları atmosferinde Libya'yı işgale başlamıştı yani ünlü Traplusgarp Cephe savaşları olarak tarihimizde yer alan bölümler. Mustafa Kemal Paşa dahil birçok Osmanlı subayının gönüllü olarak katıldığı bu savaşlarda, ne yazık ki 18 Ekim 1912'de yapılan Uşi antlaşması ile Libya ve on iki adalar İtalyanlara bırakılacaktır! Talihin bir cilvesi, Rusya'da ihtilal gerçekleşti de Ruslar, geri çekildiler ve Bitlis dahil doğu illerimizi Mustafa Kemal Paşa ve diğer dönemin komutanları birer birer işgallerine son verdiler. Alman Genel Kurmay Başkanı Von Moltke'nin, Birinci Dünya Savaşı'nda Alman ulusal çıkarları için savaş planı nasıldı? Osmanlının Kafkasya Cephesi ve Suveyş Kanalı saldırıları ile periferde Rus, Fransız ve İngiliz Ordusunu meşgul etmek, böylece Avrupa anakarasındaki Alman Orduları için sorunsuz savaş alanı inşa etmek! Yani Alman erleri yerine Kafkasya'da ve Suveyş'de Türk askeri yok oldu! Hem Kafkaslarda hem de Suveyş'de, cephe konuşlanmasında ilk saldıran kuvvetlerin Osmanlı olduğu unutulmamalı! Suveyş Kanalı hezimeti sonrası İngilizler ve müttefikleri Çanakkale'ye yöneldi. Çanakkale Savunması, İngiliz ruhu için çok ciddi bir travma yaratmış, Birinci Dünya Savaşı ertesinde de Lyod George Hükümeti düşmekten kurtulamamıştır. Nihayetinde, Osmanlı'nın Birinci Dünya Savaşı'ndaki tercihi ulusal çıkarlarımız için değildi, Almanya'nın milli stratejisine hizmet ile sınırlı idi. Almanların savaşmakta olduğu İngiltere, Fransa ve Rusya'ya karşı Osmanlı orduları, yeni cepheler açtı ve sonuçta da daha az Alman askeri öldü.
TERK ETTİLER
Savaşta, Almanya'nın insan kaybının bunca Osmanlı askerinin değişik cephelerde kanlarını dökmesine rağmen 1.750.000 ' i geçti. 10 milyon kadar sivil vatandaşı öldü. Osmanlı İmparatorluğu savaşa 2.5 milyon asker mevcudiyeti ile girmişti. Savaşta 750 bin vatan evladı şehit oldu. 18 Mart 1915 tarihinde İngiliz liderliğindeki Birleşik Donanma, Çanakkale'de hiç ummadıkları bir savunma ile karşı karşıya kaldılar. Kati bir yenilgi sonrası deniz harekatından vazgeçtiler ve Fransız ile İngiliz kara birlikleri 25 Nisan 1915 tarihinde Gelibolu'dan saldırıya geçtiler. Nihayetinde Mustafa Kemal ve Türk askerlerinin efsaneleştiği savaşlar sonrasında 16 Ocak 1916 tarihinde Çanakkale'yi terk ettiler.
Geçtiğimiz aylar, 18 Mart ve 25 Nisan tarihlerinde, Çanakkale savunmalarının yıl dönümlerini andık. 110 yıl önce, Anzaklar yani Yeni Zelanda ve Avustralya ulus olma sürecinin önemli bir merhalesini, gençlerinin ruhlarını Çanakkale'de bırakarak geçmişlerdi... Biz Türkler de elimizde son kalan toprakları ölümüne savunup yeni bir ülkenin kuruluşuna önderlik edecek Almanya Devletinin kurucuları Otto von Bismarck ve Helmuth Karl Bernhard von Moltke gibi, askeri ve siyasi bir deha olan Mustafa Kemal Paşa'nın tarih sahnesine çıkışına şahitlik ediyorduk. Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı'nın savaştığı cephelerde kaybettiğimiz yüzbinlerce şehidimiz için derin üzüntü duymaya devam ediyoruz. Ruhları şad olsun.
