Dünya'da son seçimlerde iktidara gelen liderler etik ve entelektüel maturasyonlarını tamamlayamamış bir profil içindeler. Kumaş bu olunca da tüm insanlığın yararına dile getirecek yüksek idealler elbette onların söylemleri içinde yer almıyor. Kendi ülkelerinin çıkarlarına odaklı görürseler bile, gerçekte azınlıkta kalan yurttaşlarının beğenilerini sessiz çoğunluklar pahasına oluşturmuş durumdalar.
FIGÜRLER
Denilebilir ki yaşadığımız çağın vitrinine yerleşmiş politik figürler, ideolojik kalibrasyon ve kadim insanlık değerleri bağlamında,tüm siyasi tarihin en zayıf kişilikleri... Bırakın stratejik ya da küresel bir vizyonu, popüler ideoloji açısından bile kayda değer artıları yok. Stratejik bir liderlik ülkeleri için gerçekleştirilebilir bir gelecek yaratacak politikaları başlatmak için en azından geleceği hayal etme, düşünme ve ekip kurarak birlikte çalışma iradesi gerektirir.
Yaratıcılık, gelişim odaklılık, dürüstlük, adanmışlık, mutevazılık, empati ve dışadönük duygusal zekaya sahiplik,karizma sözcüğü ile özetlenebilecek etrkili iletişim kurma ve sıradışı hitabet yetenekleri dışında içten bir dinleyici olabilme becerileri bir liderde olması gereken temel özellikler olarak sayılabilir.
Yıllar önce Atatürk ile ilgili yazdığım bir makale aklıma geldi. Başlığı 'Büyük Adam ' idi ve şöyle devam ediyordu:
ATATÜRK
"Büyük Adam'ın öncelikle aklında sıra dışı ve olağanüstü bir projesi olmalı, bunu kendi azim ve iradesi ile ölmeden hayata geçirmeli ve hatta eserinin benimsendiğini gözleri ile görmeli.
Bu referanslara göre geçen yüzyılın dünyada bilinen ünlü devlet adamlarına bir göz atalım. Napolyon ve Hitler'in Avrupa Birliği hayali büyüktü ama gerçekleştiremediler. Mussolini, Franco, Salazar ve Peron gibi diktatörlerin faşist devlet projeleri de kendilerinin ölümleri ile yok olup gitti.
Mao Zedong, Gandhi ve Nehru'nun da ülkeleri için büyük emelleri vardı, ama yaşarken bile bunun mümkün olmadığını gördüler.
Roosevelt, Churchill ve De Gaulle gibi liderlerin de tüm hayalleri bir savaşı kazanmakla sınırlı idi, Kraliçe Elizabeth, Adenaeur ve Kennedy için yapabildikleri düzenin sağlanması ile sınırlı kaldı.
Geride ülkesi ve yurttaşları için hayalleri gerçekten büyük olan ve ölümleri sonrası da eserlerinin dimdik ayakta kaldığı iki kişi kalıyor: Lenin ve Atatürk...
Doğu bloğunun çöküp Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağıldığı hatırlandığında, geriye tek büyük lider kalıyor: Atatürk..."
MANİFESTO
Elbette, Atatürk kalibresinde bir deha, yüzyılda bir gelir ancak, yaşadığımız yüzyıldaki lider profillerinin de vizyon ve entelektüel kapasite olarak yerlerde sürünmesi gerekmiyor. Karl Marks ve Friedrich Engels'in 1848 yılında yayınladıkları manifesto 'Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor' diye başlıyordu!
Üstelik tüm bunlar, insanlığın yüzyıllar içinde gerçekleştirdiği hukuk ve insani değerler bütünü olan demokrasilerde gerçekleşiyor.
Trump'dan Urban'a sayısız örnek üzerinde durabilirsiniz. Yine de insanın içini ısıtan gelişmeleri de takip ediyoruz: Geçenlerde vefat eden ve miras olarak bir kaç yüz dolar serveti olduğu açıklanan Papa Francis gibi...
Papa, demokrasilerde hukuk değerlerinin degenerasyonuna parmak basarak, yasalar yeterince iyi değilse ya da yasa koyucularının ruhundan uzak uygulamalara zemin hazırlıyorsa, vicdanen iyi ve güzelin yanında durmak adına bu yasalara karşı durabilirsiniz mealinde bir konuşma yaparak günümüz insanlığını bu vasatlığa karşı bir tür sivil itaatsizliğe davet etmişti!
VİZYONER
Göründüğü kadarı ile, dünya ülkeleri gerek yaşanılan pandemi, savaşlar ve iklim krizleri gibi küresel sorunlar, gerekse kendi vatanlarında yaşadıkları lokal sorunları ile baş etme yeteneğinden yoksun 'megalomanik' liderliğe hapsolmuş gibi...
Belki de tüm bu olumsuzluklar ve çaresizlik yeni vizyoner insanlığı ve dünyayı dönüştürecek, tüm bu sorunlara çözüm olacak tedavi edici yani terapik liderlerin oluşması için bir vasat teşkil ediyordur!
