Basında, "200 tekstil fabrikası Mısır'a taşınıyor", "80 yıllık tekstil devi Mısır'da", "Mısır'da, Türk tekstil kampüsü" ya da bu hafta bültenlere düşen " LC Waikiki, Mavi, Kığılı, Oxxo gibi ünlü markalara üretim yapan Çözüm Grup Tekstil, konkordato başvurusunda bulundu" tarzındaki haberler, ülkemizin en eski ekonomi ve sanayi faaliyetini oluşturan tekstil sektörünü sürekli gündemde tutuyor. Anadolu'da, pamuk tarımı, dokuma ve dokumacılık tarihi, ilk çağlara kadar giderse de, esaslı gelişmeler Selçuklular ile beraber ortaya çıktı. Onların zamanında üretilen ipekli ve pamuklu dokumalar, çağının en önemli ticari metaları idi ve bu gelenek Osmanlılara da intikal etmişti. Denizli, Bursa ve Adana gibi ipek ve pamuk üretimi ile ünlenen şehirler, 13. yüzyıldan itibaren Osmanlı dokumacılık sektörü için birer merkez haline gelmişlerdi.
İKİNCİ BÜYÜK SEKTÖR
Devamında 1839 Tanzimat Fermanı sonrası gelen reformlarla, Hereke fabrikası ve basmahanelerin açılması, II. Meşrutiyet'te (1908) hayata geçen 'Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile ilk modern dokuma tezgahı ve makinelerin devreye alınması ve nihayetinde Cumhuriyet ilanı ile birlikte, 'İzmir İktisat Kongresi'nin 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasındaki toplantılarında belirlenen Milli Ekonomi perspektifleri kapsamında zamanla imalat sanayiinde tekstilin ikinci önemli sektör olmasının önünün açılmasını gördük. 1950'li yıllara kadar Sümerbank orijinli projeler, artık Türkiye'yi dünya pamuk sanayisine bir şekilde entegrasyonu için önemli adımlar olmuş, 1960'lı yıllardaki beş yıllık kalkınma planları ve ilk organize sanayi bölgelerinin kurulması ile 1980'li yıllara geldiğimizde tekstil, ulusal sanayide hâkim sektör konumunu güçlendirmişti. Tarihler 1990'ları gösterdiğinde, sektör, ülkemizin total ihracatının %40'ını yapar hale geldi ve Avrupa'nın en büyük ikinci tekstil ve hazır giyim ihracatçısı pozisyonuna yükseldi.
İki binli yıllarda da Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, 10 milyar dolara yakın bir rakamla, Türkiye, dünya toplam tekstil ihracatında %3'lük pazar payı ile, 7. sırada yer aldı.
YENİ DİNAMİKLER
Şimdi gelinen noktada, gerek ülke içindeki yaşanmakta olan kriz gerekse küresel dinamikler yüzünden, ulusal tekstil sanayimiz daha avantajlı ülkelere taşınıyor. Küresel pamuk sanayiinde ise bu gelişmeler 30 yıl önce yaşanmıştı. Çin, Pakistan, Bangladeş, Vietnam örneğini düşünmek yeterli. 1970'li yıllarda, ABD ve Avrupa'da pamuk işleyiciliğinin çöküşü ile beraber, pamuk imparatorluğunda yeni dinamikler meydana geldi(*).
Tarihsel olarak, yirminci yüzyıl sonlarına doğru, devletler önceliğinde kırsal bölgeler dönüştürülürken, gündelik yaşam da hızla kapitalistleştirilmişti.
Çiftçiler, çok çeşitli ürün yetiştirmekten sırf pamuk ekimi yapar hale getirilirken, onların çocukları tekstil sektörüne işçi, torunları ise fabrikaların imal ettiği tekstil ürünlerinin tüketicisi konumuna evrildi. Artık, pamuk sanayiinin şekillenmesi giderek farklı bir düzlemde gerçekleşmeye başlamıştı, üretim küresel olarak düzenleniyor, markalı ürünler ön planda tutuluyor ve tüm dünya insanlarına ulaşan satış kanalları ile sadece bunların tercih edilmesinin organizasyonu tamamlanıyordu.
YENİDEN ŞEKİLLENİYOR
Artık 19. yüzyılda olduğu gibi, tüccarlık müessesenin bizzat ham ipek, pamuk ve kumaş ticaretini gerçekleştirdiği dönemler geride kaldı, herkes markalı giysi işinde yer alıyor. Küresel lokalizasyonda, tespit edebildikleri en ucuz hammaddeyi tedarik ediyorlar, en ucuz işgücünün olduğu ülkede imalat yapıp, markaladıkları ürünü, Wal- Mart, Carrefour, Migros ve Lojas Americanas S.A. gibi global satış kanalları ile hedef kitleye ulaştırıyorlar.
Kuşkusuz, sektör için küreselleşme yeni bir gelişme değil ancak sektörün devletleri kullanıp, istedikleri şartlar yok olmaya başladığında, hızla ülke değiştirip, devlet kurumunu yatırımlarından mahrum etme stratejisinin hızı, muazzam artmış durumda. Tekstil devlerinin sermayesi bir akışkanlık içinde, tek tek devletlere bağımlı değiller. Dolayısı ile, 250 yıllık bir tarihe uzanan pamuk endüstrisinde, tüm dünyanın pamuk ekicileri, işleyicileri ve entegre tesislerinin kurulu olduğu devletler arasındaki güç dengesi konjonktürel dinamikler içinde yeniden şekilleniyor.
SEYİRCİ KALMAYALIM
Sonuçta, evet, tekstil sanayisi başka ülkelere taşınıyor, ancak bunun nedeni sadece yaşamakta olduğumuz durum değil. Hızla yapısal reformlar yapılarak, ülkenin geleceğini şekillendirecek yapay zeka tabanlı ileri teknoloji ve endüstriel stratejileri hayata geçirmek için geç kalmamalıyız. Tersi durumda, sanayi devrimi gibi, yaşanılan insanlığın son endüstriyel devriminin de seyircisi olabiliriz...
