Francis Macdonald Cornford, en ünlü İngiliz klasikçilerinden birisiydi ve 1874 ila 1943 yılları arasında yaşadı. Cambridge University Trinity College'deki eğitimi ardından burada doçent oldu, sonra da Antik Çağ felsefesi için özel kurulan Laurence kürsüsüne profesör olarak atandı. 1937 yılından itibaren ölünceye kadar da, British Academy'de çalışmalarına devam etti. Özellikle, klasik Yunan felsefesi ile ilgilendi ve dünya litaretüründe bir klasik olarak kabul edilen "From Religion to Philosophy: A Study in the Origins of Western Speculation" ile "Principium Sapientiae:
The Origins of Greek Philosophical Thought" isimli kitapları yayımladı.1909 yılında, Charles Darwin'in torunu olan şair Francis Darwin (1886-1960) ile evlendi ve bu evlilikten de, çeşitli alanlarda yaptığı çalışmalarla ünlü isimler haline gelecek beş çocukları dünyaya geldi. Profesör F.M.Cornford'un en popüler kitabı ise "Before and After Sokrates" dir. Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, 2024 yılında bu kitabın 14.baskısını, Prof. Dr. Celal Şengör ve Senem Onan çevirisi ile okuyuculara sundu(*).
YUNAN FİLOLOJİSİ
Bir cümle, neredeyse Cornford'un Sokrates ile ilgili tüm düşüncelerini ve dolayısı ile kitabın özetini oluşturuyor gibi görünür: "Sokrates öncesi felsefe,doğanın keşfi ile başlar, Sokratik felsefe ise insan ruhunun keşfine yönelir"... Gerçi kitap için bir önsöz yazan Celal Şengör, buna tümüyle katılmaz şunları yazma gereği duyar: "Tüm eski Yunan tarihçileri gibi Cornford da, Sokrates öncesi İyonyalı doğa bilimcilerinden Sokrates'e ve ondan sonra da Platon (Eflatun) ve Aristoteles'e doğru sürekli ve olumlu bir gelişmenin olduğunu düşünür ve okuyucularını da buna ikna etmeye çalışır. Halbuki, kendisi gibi eski Yunan filolojisi eğitimi almış olan ünlü filozof Friedrich Nietzche (1844-1900), Sokrates'in Yunan düşüncesine etkisini olumsuz olarak görür ve şu benzetmeyi yapar: 'Bir makinenin içine çalışmasına engel olmak için atılmış bir taş'... Nietzche'ye göre, Sokrates öncesi düşünürler, gerçek ve özgün Helen düşüncesinin temsilcileriydi. Onlardan sonra gelenler, Yunan düşüncesinin inişe geçtiği dönemin temsilcileridir.'
DÜSÜNÜRLER
Prof. Dr. Celal Şengör, eleştirilerine devam eder: " Nietzche'nin bu düşüncelerini, ondan yüzyıllar önce yaşayan felsefeciler de paylaşmıştır. Örneğin İranlı hekim, doğa bilimci ve felsefeci Muhammed İbn Zakariya al-Razi (854-925). Yakın geçmişte de Lord Bertrand Russell (1872-1970) ve Sir Karl Popper (1902-1994) gibi felsefeciler, Sokrates ile beraber Yunan düşüncesinin bilimsel temellerinden ayrılarak mistisizm içinde kaybolduğunu ve Aristoteles'in tüm gayretlerine rağmen Sokrates tarafından başlatılmış olan mistik dünya yorumuna karşı başarılı bir savaş verilememiş olduğunu, bunun da yalnız Avrupa uygarlığı için değil, tüm insanlık için çok ağır sonuçlar doğurduğunu belirtmişlerdir. Russell, 'tüm dehalarına rağmen Platon ve Aristoteles'in düşünceleri, büyük zararlara yol açan kusurlarla doluydu' diye yazmıştır. Onlardan sonra düşüncenin gücünde ve dinçliğinde bir azalma görüldü ve popüler batıl inançlar artmaya başladı" diye de ekler.
SAĞDUYU
Russell, sert eleştirilerine devam eder: Sokrates, Avrupa düşüncesini bilimden dine, yani nesnel kontrol edilebilir düşünce sistemlerinden, öznel, hiçbir şekilde kontrolü mümkün olmayan bir hayal dünyasına çevirmiştir. Bunda da hiç kuşkusuz dahi öğrencisi Platon'un muazzam etkisi vardır. Hatta Russell, büyük eseri "Batı Felsefe Tarihi"nde, bu konudaki düşüncesine noktayı koyar: "Sağduyu ile Platon, her zaman bağdaşmaz"... F.M.Cornford, İyonya aydınlanmasının başlatıcısı olan, dünyayı açıklamak için pagan dinleri ve genel olarak mitolojiyi kullanmak yerine doğa felsefesini kullanan, tarihin bilim, matematik ve tümdengelim ile uğraşan ilk insanı olan Didim, Miletli hemşerimiz Thales ve Anaksimandros ile modern bilimin babası sayılan Demokritos'dan da uzun uzun bahsediyor. Ve nihayetinde, "Antik Çağ Yunan aklı, tasavvur edildiği şekilde tanrıların var olmadığını keşfetmeye mecburdu" diyerek, filozofların materyalizm, dindarların ateizm dediği doktrinin nasıl oluştuğunu anlatmaya girişir. O'na göre Sokratik felsefe; fiziksel bilimin materyalist sürüklenişe bir tepkisidir. Sokrates ile felsefe, dış doğanın maddi keşiflerine bir süreliğine mola vererek, manevi dünyayı yeniden keşfetmek için ilgisini, insan ruhunun derinliklerine çevirmiştir. Sokrates'in devrimi, Delphoi'de yüzyıllardır yazılı olan "kendini bil" nasihati ile özetlenir. Kendini bilmek (gnothi seauton); Sokrates'te cehaletin farkındalığı, Stoacılar için iç dengeyi kurmak, tasavvuf dünyası için ise nefis terbiyesi ile Allah bilgisine ulaşmanın ön koşuludur. Freud ve Jung için kendini bilmek ise, bilinçaltı ve arketipsel makalelerinin ilhamı olur.
Yine de, unutulmamalı ki, Preserved Smith'in 'The Social Background of the Reformation' kitabında da belirttiği gibi, dehalar, kendi yaşam süreleri içinde, çözülmesi gereken pek çok soruya, kendi çözümlerini söylediler ve esasta da bunlar, ileriye doğru atılmış adımlardı! (*)F.M.Cornford, T. İşBankası KültürYayınları.Çeviren: A. M. Celal Şengör ve Senem Onan. İstanbul. 2024.
