Piyasa aktörleri nefeslerini tutmuş, bir kısmını halihazırda satın aldıkları beklentilerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Yani, meşhur ralliyi... İstikrar kodu ile empoze edilen hükümetin devam etmesi durumunda borsanın yükseleceği beklentisini fiyatlayanların genellikle yerli tasarruf sahipleri olduğunu izliyoruz Merkezi Kayıt Kuruluşu'ndan. Yabancı yatırımcılar ise uzun süre başka borsalarda elde edemeyecekleri karları birkaç yılda yaptıkları için çıkış yapmaya devam ediyorlar. Son haftalarda inişlerden sonra yaşanan kısmi toparlanma da yerliler sayesinde oluyor. Bu gerçeği de ekleyelim.
Piyasaları borsa, faiz ve kur üçgeni kapsamında değerlendirelim...
Tabii, en çok heyecanı hisse senedi yatırımcıları yaşıyorlar. Haksız da sayılmazlar. Yukarı doğru çıkarken bir anda asansör durdu ve ışıklar karardı. Şimdi ne olacak kaygısı içinde birbirlerine bakıyorlar. Uzakdoğu Asya ve Latin Amerika asansörleri de durdu ama daha üst katlarda.
NEDEN ASANSÖRLER DURDU?
Tüm borsalar için geçerli olan ortak gerekçeler var. Birincisi, gelişmiş ülkelerin akıbeti belli değil. Tam düzelir gibi oluyor, yüzler gülüyor... Ardından öyle bir haber geliyor ki boşuna heveslenmeyin dercesine. ABD'nin bu yılın ilk çeyrek büyüme rakamı beklentilerin oldukça altında geldi. Yüzde 2.2 büyüme beklenirken yüzde 1.8 seviyesinde kaldı çeyreklik büyüme hızı. Aynı şekilde, işsizlik başvuruları da yüzde 10 gibi bir oranda fazla oldu. Sonuçta ABD'nin bu kadar gayrete rağmen "bir arpa boyu" yol aldığı görüldü. Fed'in kafası karışık. İkinci genişleme programı bu ay sonunda bitiyor. 2.4 trilyon dolar büyüklüğündeki bilançonun ne olacağı meçhul. Çünkü, itfası gelen birçok hazine kağıtları var aktifinde. Aslında, ABD'nin bütçe açıkları çok fazla olduğundan bir şekilde Fed'in hazine tahvillerini alması, kamu açıklarının finansmanına dolaylı desteğini sürdürmesi gerekiyor. Bu da, piyasalara likidite vereceği anlamına geliyor. Diğer bir deyişle, Fed'in yakın zamanda parasal sıkılaştırmaya gitmesi imkansız görünüyor.
AB ve Japonya için de benzer argümanları ileri sürebiliriz. G-3'ler bir süre daha gevşek para politikalarını sürdürecekler.
Gelelim bizi diğer ülkelerden ayrıştıran faktöre; cari açık. Yabancı yatırımcılar Türkiye'nin cari açığından, daha doğrusu nasıl finanse edileceğinden kuşku duyuyorlar. Geçen hafta J.P. Morgan, cari açığa yönelik bugüne kadar alınan ve alınacak olası önlemlerin borsanın lokomotifi olan bankacılık sektörünün karlarını düşüreceğini ön plana çıkararak Türkiye'ye yatırım tavsiyelerini askıya aldıklarını duyurmuşlardı.
TEKNİK ANALİZ
İMKB 100 endeksinin teknik analizine göre nisan ayında tipik ters omuz baş omuz formasyonunu gözlemliyorduk. Son omuzu tamamlarken endeks 69 binlerdeydi ve tamamlasaydı 71 binlerin üzerinde direnç noktası vardı. Ancak, son omuz yarım kaldı ve o noktadan bu yana geriye geliyor. 62.500 direnç noktası kırıldığı için bu hafta içinde aşağı yönlü baskının varlığını kabul etmeliyiz. Genel bağlamda, veriler borsanın yükselme potansiyeli olduğunu teyit ediyor.
Tahvil faiz oranları ise yüzde 8.10 ve 9.00 bandında dalgalanıyor birkaç aydır. Merkez Bankasının 20 Ocak toplantısında politika faiz oranını yüzde 6.50'den 6.25'e çekmesi sonrasında tahvil pozisyonundakiler "erken olsa bile" Merkez Bankası'nın faiz artırımlarını fiyatlamaya başladılar. Dolayısıyla, son çeyrek itibarıyla Merkez Bankası'nın faiz artırım sürecine başlamasının tahvil faiz oranları üzerindeki etkisi sınırlı kalacaktır.
Son olarak kurlara değinelim...
Cari açık için alınan önlemler sonrasında net yabancı sermaye çıkışı oluyor. Bu yüzden kurlar bir üst banda taşındı. Dolar yıl başından beri 1.50-1.60 bandında bir iniyor bir çıkıyor. Rahatlıkla, kurların yukarı yönlü baskı altında olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü, ABD ve AB'de sorunlar devam ediyor. Bir de içsel faktörü ekleyelim. Artık insanların döviz sevdaları bitti. Bir yükselişte soluğu döviz büfelerinde almıyorlar.
Sonuçta, ekonomik ve siyasi konuların berraklaşmasına kadar yatırımcılar ne yazık ki asansörde mahsur kalmaya devam edecekler.