Önümüzdeki hafta Salı günü Haziran toplantısını yapacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu. Faiz kararı piyasa aktörlerince hatta hükümet tarafından merakla bekleniyor. Bir hafta öncesinde faiz artırımı olasılığını yüksek buluyorduk, uygun zeminin oluştuğundan bahsedebiliyorduk. Ancak koşullar son bir haftada biraz değişmiş görünüyor. Birkaç jeopolitik faktör daha eklendi denkleme...
Ne var geldiğimiz noktada derseniz...
Musul'da konsolosluk görevlilerimizin ve kamyon şoförlerinin rehin alınması ile başlayan siyasi gerginlik doğal olarak hızlı bir şekilde piyasaları olumsuz etkiledi. Borsayı bir kenara bırakalım... Endeks iner de çıkar da... Fakat faiz ve kurlardaki oynaklığın artması ile ilgili bu kadar kolay yorum yapamıyoruz. 2 yıl vadeli gösterge tahvil faiz oranları yüzde 8.60'ın üzerine çıktı, kur sepeti ise 2.50'nin üzerine yükseldi.
Hatırlamamızda fayda var... Merkez Bankası faiz kararında birçok kriterin arasından enflasyon ve kur düzeyini ön plana çıkarıyor. Enflasyonda sorun var. Mayıs ayında zirve yaptığını ve Haziran itibariyle düşüşe geçeceğini öngörüyor Merkez Bankası. Doğru... Sadece baz etkisi bile enflasyonu bir nebze aşağı çekecek. Dolayısıyla, bu ay için çok dar bir marj açtı enflasyon. Merkez Bankası 50 ya da 75 baz puan faiz indirimi ile bunu değerlendirmek isteyebilir. Daha doğrusu isteyebilirdi... Ama kurlardaki sıçrama enflasyonun açtığı bu marjı şimdilik bir miktar daraltmış görünüyor.
25 PUAN KESMEZ!
Eğer Merkez Bankası kurların yukarı yönlü hareketinin Haziran ayı içinde devam edeceğini tahmin ederse kendisine 25 baz puan civarında faiz indirim payı kalıyor. Yani piyasaların dişinin kavuğuna bile gitmeyecek bir oran.
O zaman yazımızın başlığını yanıtlamaya çalışalım. Bu noktada Merkez Bankası Haziran toplantısında faiz indirimini pas geçer mi? Yoksa... Kurlardaki sıçrama geçici, kısa süre içinde yeniden dolar 2.10'un altına gelir, ben geçen 50 baz puanla başladığım faiz indirimine devam edeyim der mi?
Gerçekten kolay değil bu kararı vermek... İki tarafı keskin bıçak gibi... Pas geçse şimşekleri bir kez daha üzerine çekecek. Aynı zamanda piyasa aktörlerinin konsantrasyonunu bozacak. 25 ya da 50 baz puan kesmeyecek kimseyi. Sonuçta yapacağı faiz indiriminin tatminkar olması için 75 ya da 100 puan düzeyinde olması gerekiyor. Şuan yüzde 9.50 olan politika faizini yüzde 8.75 veya 8.50 seviyesine indirmesi anlamına gelecek. Enflasyonu arındırırsak negatif olacak reel faizler...
İÇ VE DIŞ GELİŞMELER
Son açıklanan bazı verileri de ekleyelim analizimize...
* Kısa vadeli dış borç toplamı 127.9 milyar dolara ulaştı.
* Özel sektörün yurtdışından sağladığı kredi toplamı 40.7 milyar dolar. 30.4 milyar dolar finansal olmayan kuruluşların ticari kredilerini de dahil edersek 70 milyar doları geçiyor.
* Nisan ayı itibariyle cari açık yıllık bazda 57 milyar dolar seviyesine düştü.
* Kredi büyüme hızı yüzde 15'e yaklaşıyor.
* Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın büyüme hızı yüzde 4'lerde seyrediyor.
* Yatırım oranı GSYİH'nın yüzde 20'lerinde iken, tasarruf oranı yüzde 12.6'larda kalıyor.
Bu arada, yazımı kaleme alırken FED Açık Piyasa Komitesi kararlarını açıkladı, son yazımda vurguladığım baz senaryoya uydu. Tahvil alım miktarı 35 milyar dolara çekildi, sıfır seviyelerindeki faiz oranı korundu.
Parçaları yan yana getirdiğimizde şu resim ortaya çıkıyor. Gelişmiş ülkelerin uyguladığı para politikaları küresel likiditede bir sorun yaratmıyor. İçerideki ekonomik verilerde Merkez Bankası'nın beklentileri ile uyumlu gidiyor. Geriye bir tek jeopolitik unsur ve onun yarattığı kur baskısı kalıyor...