• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın

ALİ KOCATEPE

Babama e-posta

ali.kocatepe@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22 Haziran 2013
Bu sütunlarda babama yazdığım bir mektubu yayınlamıştım yıllar önce. Zaman değişti mektup dönemi bitti, şimdi elektronik posta ile haberleşme devri. Twitter ve facebook yetmiyor bazen. Bu nedenle bugün babama e-posta yollayacağım...
***
Sevgili babacım, karşımdaki duvarda annemle senin aranda durduğum 1 yaşımdayken çekilmiş bir fotoğraf var. Bilgisayarımda Soledad Bravo'nun enfes yorumuyla "Hasta Siempre" şarkısını dinliyorum. Ve geçen hafta babalar günü dolayısıyla yazmayı düşündüğüm duygularımı bir hafta gecikmeyle toparlamaya çalışıyorum.
***
Ben doğduğumda 57 yaşındaydın. Seninle 31 yıl birlikte yaşamak şansım oldu. Hayatımın en güzel öğütlerini senden aldım. Kendime güvenimi senin sayende kazandım. Sevginin, fedakarlığın, sabrın ve çalışmanın en güzel örneklerini sende gördüm. Hayatımda duyduğum en güzel sohbetler seninkilerdi. En çarpıcı, en gerçek öyküler senin anlattıklarındı.
35 yıl önce son nefesini verene kadar sana defalarca Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı anılarını anlattırmıştım. Kasığındaki süngü, başındaki şarapnel izleri o savaşların kutsallığının simgeleriydi. Senin kadar benim de gururumdu onlar...
***
Baba sen Atatürk'le aynı yıllarda doğmuştun. O'nun bu ülkeye Allah'ın verdiği en büyük armağan olduğunu senden duyduklarımdan ve okuduklarımdan o kadar iyi anladım ki, hayatım boyunca rabbime ettiğim her duada bize verdiği nimetlere teşekkür ederken, Atatürk'ü de sevgi ve minnetle andım...
***
Babacım geçen hafta sana yazamadım çünkü aklım ülkemin masum, akıllı, tertemiz çocukları ve gençlerindeydi. Çoğulcu zihniyete sahip olmayan, demokrat olmaları gereken birileri ülkemin insanlarına, gençlerine ve çocuklarına çok kötü yaklaşıyor, zerre kadar hoşgörülü davranmıyorlardı. Ülkemin her tarafı kaynıyordu. Çocukların derdi şuydu: "Benim yaşam tarzımı aşağılama, hayatıma karışma, yediğimle, içtiğimle, giydiğimle uğraşma. Bırak da farklılıklarımızla bir arada barış içinde yaşayalım. Bana kulak ver. Beni ötekileştirme..."
***
Babacım yaşıyor olsaydın gençlerimizle gurur duyar onların mizah duygusuyla, barışçıl eylemleriyle, zekalarıyla iftihar ederdin. Orada olsaydın Kordon boyunda bir genç kızımızı saçından sürüklemeye kalkan polisi de kolundan tutup denize atmaya kalkardın biliyorum.
Ben yıllardır sesi çıkmayan gençlerimiz için endişeleniyordum. Bunca askeri darbe, ara rejim ve otorite sevdalıları gördüm. Nelere tanık oldum. Ama bugünün gençleri kadar sürpriz yapanına, akıllı olanına, şiddet uygulamayanına, pasif direnenine rastlamadım. Polise orantısız şiddet uygulatanlar polis kuvvetini misli misli artırsalar bile bu "Gökkuşağı Çocukları"yla başa çıkamayacaklar.
***
Benim Recep babam bu ülkeyi kurtarmak için savaşmış gazi olmuştu. Tüm gençliği savaşlarda geçmişti. O günler geride kaldı. Artık hiç bir şey eskisi gibi de olmayacak. Bugünün gençleri bu ülkeyi akıllarıyla ve inançlarıyla huzura kavuşturacaklar. Ne fırsatçılara izin verecekler, ne taş atacaklar, ne de yakıp yıkacaklar... Bu tür eylemleri yapmaya kalkanları da aralarında barındırmayacaklar...
***
Babam, savaştığı bir İngiliz'i esir aldıktan sonra o yaralı esire nasıl yardım ettiğini anlatırdı. Aynı zamanda sağlıkçıydı. O da Hipokrat yemini edenlerdendi. Savaş bittiğinde İngiliz Büyükelçisi'nin hastanede kendisini ziyaret edip teşekkür ettiğini ve babama nişan taktığını bizzat babamdan dinlemiştim.. Televizyonda haberleri izlerken, ettikleri Hipokrat yemininin hakkını vermek için yaralılara yardıma koşan beyaz önlüklü doktorların elleri arkadan kelepçelenerek polis tarafından götürüldüklerini gördüm. Hastanelerin içine gaz bombası atıldığını da. Aklıma senin İngiliz esir geldi babacım...
***
İyi ki Gezi'de yaşananları görmedin be baba! Olanları görseydin kahrından ölürdün. Ben sabah akşam ülkeyi yönetenlere sağ duyulu olmaları, öfkelerini dindirmeleri için dua ediyorum.
Yangına körükle gidenlere anlayış ve hoşgörü diliyorum. Ama korkmuyorum. Bugünün iktidar partisi "Yeni Türkiye" projesiyle gelmişti. Artık ülkemin farklı bir slogana ihtiyaci var: O da sanırım adını Uğur Dündar'ın taktığı "Gökkuşağı Çocukları"ndan gelecek. "Yepyeni bir Türkiye"... Sakın ülken ve bizim için endişelenme babacım. Ben sevgimi, şefkatimi, anlayışımı, sabrımı, fedakarlığımı senden aldım... Şarkılarımla nefreti değil, sevgiyi ve kardeşliği aşılamaya devam edeceğim... Söz...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.