• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın

BESİM KAZADO

Hepimiz bu yaşamda çok mühimiz

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17 Ağustos 2010
Yaşgünüm çok mühimdir benim için, sadece Aslan burcu olduğum için değil kendime bir gün bile olsa önem verdiğim için. Lütfen siz de en az bir gün olsa bile kendinize ayırın ve önem verin, hiçbirimiz es geçilecek varlıklar değiliz. Hepimiz bu yaşamda çok mühimiz.
"Her sabah uyandığında..." diye başlar canım Fikret Ablam'ın (Şeneş) sözlerini yazıp Ajda'mın söylediği, yıllar ama yıllardır her yaştan, her çevreden insanın ezbere söylediği harika şarkı. Her sabah ne güzel hayal edilen, sevilen birini (bu tabii ki sevgili, eş, çocuğumuz, yakınımız, çok iyi bir dostumuz da olabilir) yanında farz etmek, hatta hazır yakınımızda ise bile onu istediğimiz, hayal ettiğimiz şekli ile görebilmek, istediğimiz bir yerde uyanmak veya o yerde olduğumuzu düşünebilmek, o çok hayal ettiğimiz kahvaltıyı etmek veya ediyormuş olmak, o çok sevdiğimiz müzikle uyanabilmek veya hayalini kurmak, yapacağımız veya ancak hayal edebileceğimiz sporu kompetanlarıyla yapabilmek, o hayal ettiğimiz her şeyi sahiplenmiş gibi uyanabilmek servettir işte benim için...

GÜZEL BİR YAŞAM İÇİN
Bugün 60. yaşımı bitiriyorum. Minik boyun jimnastiğimi yaptım. Mutlu yatağımdan kalktım. Bahar'ımın verdiği (Nasıl kullanacağımı rüyalarımda bile düşündüğüm) Blackberry'mi açtım, 3 gündür gelen kutlamalarım, yeni alıştığım işaretlerle anons ediliyor. Ne büyük bir mutluluk bu... Selma'mın 'Bu telefonu tüm business man'ler kullanıyor, mutlaka sen de almalısın.' uyarılarına uydum, ben de business man oldum. İşte bunlar küçücük ama çok mühim hayalcikler, benzetmeler. Gideceği saate kadar sadece beni mutlu edecek şeylerle, daha da güzel bir yaşama devam etmek benim ilkemdir.
Bu yazdıklarım sakın size "Ekmek elden su from the lake..."i düşündürmesin. Çok ama çok çalışkan biriyim. Çalışma hayatım biterse herhalde yaşamım da biter fikri sabitim vardır. Bodrum, Antalya, Kıbrıs arası mekik dokuyorum. Her sabah 7.30'da kalkarım, 8'de kahvaltıdayımdır. Mutlak kızarmış ekmeğim, domatesim, peynirim ve mutlak yumurtam vardır çayımın yanında. 08.30'da hani ortalarda gözükmezsem, benden de önce kalkıp 8. otel turunu tamamlayan Hayri Abim (Yazıcı) 'Yaşlı kalkmadı mı daha?' diye beni aratır. Tüm gün deli gibi koştururum. Çoğu tanıdığım olduğundan tabii ki konukların hepsine ev sahipliğimi yaparım. İçki içmeyen, sululuk yapmayan, kimseden hiçbir talebi olmadan çok içten yaptığım mesleğimde çok iyi bir işletmeci olduğumu söylerim, bu mevzuda hiç tevazu gösteremeyeceğim.

GAZETECİLİK ÇOK BAŞKA
O kadar yenilik taraftarıyım ki 60'ımda bir seneyi geçkin süredir, son mesleğim şu satırlara çok büyük bir arzu ile bağlandım. Her gittiğim yerde her şeyi eskiden birkaç dostumla paylaşmak isterdim. Şimdi iş değişti, çok samimi söylüyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum her şeyin güzelini. İçimizi sıkan, toplumsal felaketlerin yer aldığı haberleri dünyada her basın kuruluşu zaten veriyor. Köşede, kenarda kalmış güzellikleri hatırlatmayı kendime misyon bildim. Değerli yayın yönetmenimiz bana bu vazifeyi verdiğinde, çok rahatlıkla kabul ettim. Şimdilerde bu vazifenin ne kadar zor, zevkli ve de onurlu olduğunu anladım. En çok değer verdiğim dostlarımdan en üstlerde olan Ahu'm (Aysal) 'Cicim, Besim'im bu senin işin, sakın yılma, devam...' diye bana büyük bir kuvvet verdi. Bu arada gelen nice güzel yazı beni öyle mutlu etti ki... Bugün onlara da teşekkür ediyorum. Tabii ki gazetemizin 2. katındaki bana çok ama çok destek olan Yücel Hanım'a, Hürol kardeşime, Burcu'ma, doktorumuz Filiz'e, güzel Canan'a yıllar önce röportajımı yapan (sanat yönümü keşfeden) Gülengül'üme içimden geldi; çok teşekkürler ediyorum bu mutlu günümde.
Evet, ben çok üzerine gitmedi isem de arkadaşlarım yaşgünümü gençliğimden beri çok ama çok değişik şekilde kutladılar. O da bende adet oldu. Teknelerde mi, binlerce kişinin katıldığı anfilerde mi, evlerde mi, çayır partisinde mi, nerelerde nerelerde kutlandı... Selma'm Çeşmeye mi taşımadı herkesi, Yazıcı Ailesi koskoca restoran ve anfileri mi feda etmedi, Semiramis evinde parti mi vermedi, Ahu'm tekneler mi hazırlatmadı, Kıbrıs'ta Kaya Ailesi davetler mi vermedi, Oğlum Levent'im Paris'e mi, rahmetli anneciğim Beyrut'a mı götürmedi... İnanın sayfalar yetmez. Ne güzel bir laftır 'Her gün yeni bir gün...' Ama güzel bir gün olsa.
Aklıma geldi, Rahmetli babam yurttaşlık öğretmenime benim durumumu öğrenmek için gitmişti. Eve geldiğinde kahkahalarla gülüyordu. Ne olduğunu sordum. Yurttaşlık öğretmenimiz defterine bakmış, hepimizin ismi yanında resmi vardı, bir de. 'Besim Kazado mu? Çok yaramaz çok çalışsın. Çok da iyi tanıyorum, şarışın uzun boylu...' deyince herkes kahkahaya boğulmuş. Ben kumral, ciddi ve kısa boylu idim. (Şimdi de farkım yok.) Sarışın uzun boylu sıra arkadaşım Cemal Mersinli idi. Herhalde resimleri ters yapıştırmıştı. Ama imtihanda ikimiz de geçtik. Şunu demek istiyorum ki sarı, siyah, beyaz hepsi aynı, kaderimiz iyi olsun...
Hepinize çok teşekkürler okuduğunuz için, bana verdiğiniz enerji için...

SOUZA'dan incilerle nokta koyalım bugün...
"Dans et, sanki kimse seni izlemiyor gibi
Sev, sanki daha önce hiç incinmemiş gibi
Şarkı söyle, sanki seni duyabilecek kimse yokmuş gibi
Yaşa, sanki cennet bu hayatın kendisi imiş gibi..."


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.