• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın

BESİM KAZADO

Dolce Gabbana'nın kırmızı biberli elbiseleri

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 06 Haziran 2012
İlk defa bu kadar renkli gördüğüm Dolce Gabbana, büyüklü küçüklü çiçek, meyve hatta sebze desenleri ile süslü, hatta kırmızı biberli elbiseleri, üzümlü, kirazlı şapkalarıyla Milano sokaklarını ve vitrinlerini renklendiriyordu

Bu kez hiçbir alışveriş, ziyaret, toplantı vs sorunum olmadığı için çok rahat 2 gün geçirdim. Her zaman içimde hani şunu alacaktım, falana bu yakışır, filana şu iyi gelir mi, neyim eksikti gibi düşünceler beni kemirdiği için alışverişi çok sevdiğim halde gün bir çirpıda biterdi. Bu kez sadece ve sadece 2 gün geçirmeye gittiğimizden doya doya geçirdim saatlerimi. Tek düşüncem 'Pam'a (İtalyanın meşhur yiyecek, içecek dev marketlerinden) gidip hazır risotto, peynir gibi malzemeler almaktı. Ki onu da büyük bir zevkle yaptım. Çoğumuzun bildiği 'Philadelphia' peynirleri yeni çikolatalı, tonlu lezzetler çıkarmış. Eee alınmaz mı? Deniz mahsullu makarna alınmaz mı? Küçük küplere bölünmüş parmesan alınmaz mı? Veee o meyveli krema yoğurtlar... Alınmaz mı?
Akşamüstü benim dostum İzi'min evine geçtim. Tabii ki o meşhur kruvasancımı ihmal etmedim. Bir uğradım ki sanki her gün bütün kruvasanları alan biriymişcesine kapılarda karşılandım. Hepimiz emeğimizi takdir edenleri ne kadar sayıyor ve seviyoruz bir kez daha şahit oldum.

MİLANO'DA ETLİ SARMA
Akşam yemeğini İzi'min evinde yedik. Menü tek tek masaya gelince "kendini evinde hissetmen için eve gelen hanım sana bu yemekleri hazırladı" dedi arkadaşım. Eve gelen hanımla ilgili bir anımı sizinle paylaşmak istedim. Ben her Milano seyahatimde genelde canım arkadaşım İzi'nin evinde kalırım. İzi, Türkiye'de doğmuş büyümüş ilerideki yıllarında işi icabı İtalya'ya yerleşmiş, her an Türkiye'yi anan bir dostum. Buradan oralara giden kişilerin çoğu da mutlak ona uğrarlar. Çok da sempatik ve kültürlüdür. Onda kaldığım bir seyahat dilimimde bir sabah bir şeyler alıp eve dönmem gerekmişti. Kapıyı açtım, odama paketleri bıraktım ki nefis bir köfte, patates, börek kokusu geldi burnuma. Aynı çocukluğumdaki gibi, bir de acıkmıştım ki. Mutfağa geçtim, İzi'nin temizliğe gelen kadını pişiriyordu bunları. Helal olsun dedim, kadın Yugoslav ve tam bizim tadımızda köftesini, böreğini pişiriyor. İtalyancam iyidir, hava atmayayım ama kadınla anlaşamıyoruz bir türlü. Zar zor anlaştık, bana yemeklerden ikram etti, havadan sudan konuştuk ama epey bir vakit aldı. Arkadaşımın yanına geçtim, tok olduğumu, evde zar zor kadınla konuşabildiğimizi anlatınca İzi başladı gülmeye. Senin bildiğin kadın değil bu. "Bu hanım haftada bir sadece yemek pişirmeye geliyor. Ve de Türk... Neden Türkçe konuşmadınız?" deyince benim orada olduğum gün de İzi geldiğimi söylemiş kendisine o da bana börek ve etli sarma yapıvermiş. Milano'da bu sürpriz her şeye değerdi inanın.

RENGARENK ELBİSELER
Gelelim mağazalara... En renklisi Dolce& Gabbana idi. İlk defa bu kadar renkli gördüm bu markayı. Büyüklü küçüklü çiçek, meyve hatta sebze desenleri ile süslü elbiseler hatta üzümlü, kirazlı şapkalar. En canlısı kırmızı biberli elbiselerdi. Çantalar da aynı uyumda. Erkekler ise daha çok denizci mavisi ve beyaz... Ayakkabılarda en çok Tods tarzı mokasen tipleri. Bağcıksız yani. Beni en rahatsız eden bu ayakkabıları giydiğinizde iki adım atın hemen ön tarafı beyazlaşıyor. Bu yüzden topuğuna basarak yürümeye alıştım. O da 'topuk dikeni' denen bir rahatsızlık getirdi. Aman dikkatli olun. İstanbul Nişantaşı'nda 'Kifidis' ayak bakımına gittim. Ayakkabılar için bir taban verdi. Çok iyi geldi bilgilerinize..

ESKİ ARABALAR VİTRİNDE
Bir de büyük mağazaların vitrinlerinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Prada dahil bir çoğu eski araba konseptini kullanmışlar, hatta abartıp benzin istasyonlarındaki eski benzin sayaçlarını bile koymuşlar. Gelelim son ayların olmazsa olmazı bir mağazasına, bir markasına. Hermes... Dünyanın her bir yanında olduğu gibi Milano'da da Hermes imparator. Bir arkadaşımın telefonu üzerine Hermes'e geçtim. Genel müdürünü buldum. Kendisine Paris mağaza müdüründen tutun da ülkemizde Hermes defterinde altın bölümde adları yazan 2 hanımın referanslarını verdim, bunların üzerine bir de İtalyancamla biraz döktürdüğüm için çanta görmeğe hak kazandım. Şöyle kocaman bir kutu beklerken hani bilenler bilir Birkin tipinin dörtte biri bir kutu geldi. Satış elemanı eldivenlerini giydi ve kutuyu açtı. 'Birkin'in çeyreği minicik acı portakal rengi, bir kroko çıktı içinden. İnanın sanki yeni doğan bir bebek akrabalarına görücüye çıkmış gibi idi. Müdür bey bu seromoniye katıldı, hepberaber aşağı giriş katında bekleyen hanımın eşinin yanına indik. Arkadaşım hanımı aradım, "İşte budur" dedi. Meğerse istediği hakikaten bu imiş. Çok nadir bulunan bir Hermes tipi imiş. Meğer benimle dalga mı geçiyor diye şüphelendiğim müdür en kıymetli kreasyonunu çıkartmış bana.
Güneşi ile, ani boşalan yağmuru ile, olmayan denizi ile, muhteşem espresso'su, sıcak kahvesi ile, pazı sarması ile, proşutto'su ile, rengarenk kalabalık caddeleri ile, Duomo'su ile, baş döndüren moda kokan sıra sıra mağazaları ile, trattoria'ları ile Milano'dan moral depolayıp döndüm. Buna ihtiyacım varmış. 10 gün oldu, bu zaman zarfında benim lansmanını yaptığım geceye hazırlandım. Sağ olsun dostlarımın da tılsımlı katkıları ile bu yeni faaliyetimin altından başarı ile üste geçebildim. Zaten renkli olan dünyanına birazcık ben de renk katabildiysem ne mutlu bana.

'Şaka' gibi bir mağaza
Size ŞAKA gibi bir mağazadan söz etmek istiyorum. Via Gesu yani 'four seasons' un sokağında hemen otelin karşısında turistik bir yer gezer gibi bir butiği ziyaret etmenizi önermek istiyorum. Silvano Lattano. Ciddi şık bir erkek butiği. Önce ayakkabılarla ilgilendik. Fiyatlarının 5.000 euro'dan başladığını ögrendik. hani ilgilenince hepsinin el yapımı oldugunu öğrendik. Fiyatlar gittikçe yükseldi ve Putin'in siparişiyle tavan yaptı. Ayakkabılar 18.000 euro yani avro. Giyim bölümüne bakalım dedik. Fiyatlar kısa keseyim heyecan yapmıyalım kaşmir bir palto ile son buldu. 100.000 euro... hani dükkanın adını yazdım, ben müze gibi gezdim, ama alıcı çokmuş, hem de listede ülkemizden epey kişi varmış.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.