Miami'de şehir turu
Miami'deki ilk sabah odamdan direkt havuza atladım, okyanusa karşı iyi bir yüzdüm. Ardından geçtiğim kahvaltı odasında arkadaşlarım bekliyorlardı beni. Duvardaki preslenmiş renkli eser evin en görkemlilerinden biriydi. Ona baka baka kahvaltıma başladım. Kahveyi başka bir bölümde aldık. Benim bayıldığım kış bahçesinde. Hava biraz bozduğu için Bahamas programını erteledik, Michel (Fati'nin eşi) motorlarından biri ile Miami-South Beach turuna çıkardı beni. Teknenin adı (sebebini başka zaman söylerim) 'I don't care' yani 'umursamam'...
Dagalar arasında sahilin içlerine şehir merkezine doğru giren deniz yollarıyla girdik. Köprülerin altından, dev binaların önlerinden, adacıklardan geçiyorsunuz. 'Fisher island' yani balıkçı köyü. Küçük bir ada, hep aynı tip evler var. Hepsi de çok pahalı imiş. Adaya South Beach'ten arabalı vapur kalkıyor devamlı. Adanın karşısında tabii hali bozulmamış bir ada var. Yeşillikler içinden geçip yan tarafına gelince yanaşacak bir iskele görüyorsunuz. Metruk bir giriş, merak ediyor insan bu kadar şıklıklar içinde nasıl olur da böyle kalabilmiş burası diye. Meğer yıllar önce zencinin biri adayı satın almış. Sadece bira içilmesine izin veriyor. Adada bira ve alkolsüz içkiler haricinde hiçbir şey yok.
Gezimize devam ederken muhteşem yalılar gördüm ki biri Naomi Campbell'inki idi. Enrique İglesias'ın eskisi bizimkinin sağında yenisi solunda. İglesias her gün 18 civarı Fati'ye teknesi ile uğruyor, bol bol bilhassa evi mevzusunda sohbet ediyor. Böyle bir renk cümbüşü içinde eve gidip arabayı alıp minik bir şehir merkezi turu ve ver elini 'Zuma'. Londra, Hong Kong, İstanbul, Dubai, Bangkok'tan sonra Miami Zuma... Hakikaten nefis bir yer Miami Zuma. Bir de pazarları özel büfe servisi olduğu için belki, süper bir menü vardı. Gelen salatalar ve meyve-tatlı servisi görülmeye değer. Zuma'nin şefi Kuzey Avrupalı bir hanım. Christina Hansen. Pek iyi biliyor müşteri ilişkilerini. Bir de yemeğiniz bitip tatlıya geçince leziz bir Çin risottosu geliyor, aman iyi ki geliyor. Ama daha evvel gelmediğine de üzülüyorsunuz. Zuma'nın üstünde South Beach'in belki en iyi rezidanslarından biri var. Hem satılık hem kiralık... Boş daire yok gibi, servis, manzara, dekor cidden süperin üstü.
ÖZEL ÜRETİM ARABA
Evdeki calışanlar arasıda Taylandlı bir çift harika Türkçe konuşuyor. Düşünün Miami'de Taylandlı ve Türkçe konuşuyor. Türkiye'nin İzmir dahil birçok yerini çok iyi biliyor. Biraz şaşırdım. Meğer Koç Ailesi'nin yanında uzun yıllar çalışmışlar.
Akşam yapılan deniz ürünleri daveti çok güzeldi. Yengeç vs tabii ki ama yemek başlamadan takdim edilen minik antrelerden birini size yazmak zorundayım. 'macaron' evet bildiğimiz hani rengarenk, çok moda olan macaron. İlk kez gördüm böylesini... Macaron ama tatlı değil ve geceye çok uygun, 'Somonlu macaron'. Yuttum mu desem?
Bu çok güzel geçen Miami'nin, Biscayne, South Beach tarafındaki yolculuğumun yarın hani biraz da dükkandı, ticaretti bölümü var...
Yarın: South Beach'te alışveriş
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.