KÜÇÜK BİR KAZA
Akşamüstü "Uçağa biniyoruz, direkt sana yemeğe geliyoruz" diye aldığım telefondan birkaç dakika sonra Bodrum Yalıkavak'tan ikinci bir telefon geldi. Bu yaz faaliyete geçen Mehmet Ali Birand'ın oğlu Uğur Birand'ın sahiplendiği 'Sea Bird' deniz uçağı ile Bodrum-Alaçatı seferine çıkan minik kafile uçağın kalkarken kanadının, kalkış yerindeki fenere çarpması ile bir kaza geçirmişler. Epey heyecanlanan kazazedeleri bir animatör gibi neşelendiren Ahu'm, dev bir minivan tutup 11 kişiyi yoldan aldığı CD'ler ve yemekler eşliğinde sağsalim Alaçatı'ya getirdi. Tabii gece yarısı yorgun argın vaziyette gelebildiler. Sabahına erkenden buluşup 'Zeytinaltı'na kahvaltıya gittik. Hakikaten çok iyi bir kahvaltı, güzel bir tabiat, iyi bir servis için tek geçerim bu mekanı.
TIPATIP SHOW SAHNEDE
Yeni semtim Hacı Memiş'e bayıldı, Ahu'm ile Ceyla. 'Kuş Kafesi'nin tek odalı butik oteli tam onlara göre. Her noktasını incelediler, alışverişler yapıldı dükkanda, yıllardır gitmediğim Aya Yorgi'ye geçildi, 'Sole Mare'ye. O ne kalabalık, o ne servisler, o ne müzik. Meğer biz orada burada iken millet ne coşuyormuş. Tüm bu güzelliklerin sebebi kibar sahibi Selim Kaptan bence. İlk defa bir 'beach party'de bulundum desem? Akşamüstü son sürat hazırlanıp yaş günü davetine yetişmek üzere Lavanta'ya geçtim. Epey kalabalık bir gece bekliyordu bizi. Davete start verdik, her zamanki gibi Melda mutfağın başında, Besim ortalarda iken Melda ortalara çıkınca Besim 'tıpatıp'ını sunuyordu Sedat'la. Konuklar arasıda olan Ahu'm, Ceyla, Mehmet, (iade-i ziyarete gelen) Selim, Harvey Nichols'un müdürü Ceni, mimar Saffet ve eşi Mehmet ve de mekanı dolduran güzel konuklar coştukça coştu. Tabii ki onlar coştukça biz de coşuverdik her zamanki gibi.
Pazarım pek sakin geçti, akşamı tabii ki Ahu'm ile Çiftlikköy'e böcek yemeğe gittik, ardından Paparazzi'ye. Deniz üzerinde pek keyifli sohbetler ettik o meşhur koyun meşhur müzik ziyafeti ile. Herkesin üzerinde bir ses sistemi ama çalınan parçalar da yıkılıyor. Gece konser başlarken gençlere teslim ettik yerlerimizi. O ne kalabalık, o ne renk cümbüşü, helal olsun demekten başka bir şey kalmıyor bize. İmren'e birer tatlı için, oradan da "home home sweet home"... Ahu'mlu, Tıpatıplı, dostlarla bezenmiş, güneşli, mehtaplı bir haftasonu daha geçti. Rabbime bin şükür bana bunları yaşattığı için.
Perşembe günü İstanbul'a geçtiğimi yazdım, yazımın başında. Size daha önceki günlerde anlattığım som Miami gezimde beni misafir eden Fatoş Çobanlı (Fati) Türkiye'ye gelince mutlak görmem gerekirdi. Yanına geçtiğimde o an uçaktan inen iki kişinin sürprizi ile karşılaştım. Miami'de tanıştığım, Fox Miami'nin magazin yetkilisi ve çok değerli (Ricky Martin, Jeniffer Lopez gibi ünlülerin evlerini tasarlayan) ev tasarımcısı arkadaşlarım gelmişti. Önce Hotel Les Ottomans'a gittik. Manzara ve otelin büyüsü karşısında kalakaldı dünya vatandaşı arkadaşlar. Su Ada'ya geçtik oradan. Su Ada'nın bizim için özelliği, yıllar önce Fati'nin babası Necdet Çobanlı'nın bu adayı Galatasaray için almış olması idi. Bol bol hasret giderdik akşam yemeğinde, ileri projeler yaptık. Fati'nin ablası Ayşe Jourdan ile ne sohbetler... Şu saatlerde Göcek'ten mavi yolculuğa çıkan gruba sahillerimizden birinden yanlarına katılmak için (bir gün için bile olsa) zaman ayarlamaya çalışıyorum. Bu arada şunu da eklemek istiyorum, Alaçatı'dan pek ayrılamıyorum, alıştım fena halde...