AJDA İLE KUAFÖR KEYFİ
İlk akşam Ajda'mın yanına gittim. Kuaförde buluştuk. Ama ne kuaför keyfi. Belki yediğimiz en güzel 'Cafe de Paris'i sipariş etti güzel arkadaşım. Bir sohbet, bir sohbet. Önümüzdeki yazımda muhtemelen pazar günü için Ajda'mın benim gibi 10 bin kişiyi coşturduğu konseri için hazırlıklarından konuştuk.
TORUNLARLA SÖZLEŞME
Ertesi öğlen benim diğer vazgeçilmezim Ahu'mun muadili olmayan oteli 'Les Ottomans'da aldık soluğu oğlum yerine koyduğum Levent'imle. Ahu, kızı Ceyla, damadı otelin Genel Müdürü Mehmet ile kış menüsünün tadımını yapıyordu ki bizim de katılmamızı istedi. Birbirinden lezzetli yemekleri tattıktan sonra yanlarına konacakların da tadımlarını yaparken 'Sark Sima'dan bana diyet için verilen rapora ne yalan söyleyeyim bir metrelik ihanet ettim. 'Les Ottomans'ın kış menüsü muhteşem... Bu arada tabakların birbirinden şık prezantasyonlarını Ahu'm tek tek görüntüledi. Ardından başbaşa kalınca seyahat programlarımızı karşılaştırdık. O meşhur New York'umuza tarih belirledik. Ahu'mla NY bambaşka. Bu arada pazartesi sabahı gideceği uzay gezisinin öğrenimi için Amsterdam'a hareket etti. Dünya gezilerini (artık gezecek bir yer kalmadığından) kitap haline neden getirmedigini sordum. Kendi sitesinde hepsinden fotoğrafları ile bahsettiğini canı istediğinde siteye girip nostalji yaşadığını anlattı. Ardından torunlarını gemi ile seyahate götüreceğini söyledi. Birbirinden sempatik ve çok zeki torunlarından seyahatte yapacakları hareketler için anlaşma imzalamalarını istemiş. En küçüğü imza atmayı bilmediğini söylemiş. Ahu'm da 'parmak basabileceğini söyleyince onu da bilmediğini ama sözünü tutacağına garanti vereceğini söylemiş. İyi yolculuklar canım Ahu'ma. İSTANBUL'DA TURİSTİK BİR GEZİ
Ertesi gün de 3. ve en eski vazgeçilmezim Selma'm ile idik. Benim de aramın çok iyi olduğu dünya çapındaki arkadaşı Sylvia Fu'nun 3 çift genç dostları gelmiş İstanbul'a. Dünya genç yatırımcılar toplantısına Hong Kong'dan gelenler bunlar. Kapalı çarşı'dan başlayarak güzel bir turistik gezi tertiplemiş Selma'm. Kambersiz düğün olur mu? Hadi Besim sahneye. Güzel bir çarşı turundan sonra sadece Türkiye değil ünü dünyaya dağılmış kendi alanında bir numara Sevan Bıçakçı'nın muhteşem iş yerine uğradık. Dükkan diyemiyeceğim oraya. Meğer Selma'nın Hong Kong'dan gelen konukları çok iyi tanırmış bile bu sanatçı dostumuzu. Oradan da yerebatan Sarayı'na doğru yürürken bu caddelerin hepsinin birer sanat şaheseri olduğunu, NY Soho ve benzeri yerlerden daha da otantik olduğunu gördüm. Final, meşhur 'Hürrem Hamamı'nın restoranında oldu. Türk mutfağından mezeler ile başlayan yemek, lahmacun, tandır, döner, iç pilav, tavuk, köfte, patlıcan beğendiden oluşan tabaklarla devam etti. Sabahına Selma'm Londra gitti. Ben de İzmir'ime döndüm.
