• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Kumarmaz kadının masası ne zaman kapanır? HAKAN URGANCI

Kumarmaz kadının masası ne zaman kapanır?

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 09.08.2015, 00:00
Bin kere geldi sana. Bin bir yakınmayla... Bu çocuk onu anlamıyor işte! Hem bırak anlamayı, bir anlamda da eziyet ediyor yani. Zaten bunların birbirine uyumlu olmadığı baştan da belli değil miydi? Herkes söylememiş miydi, 'Yol yakınken dönün' diye?
Ama seninki oralı olmamıştı. Yine bildiğini okumuştu. Herkes 'Ben sana dememiş miydim?' cümlesinin kendisine verdiği 'Amatör Nostradamus' payesiyle kasılıp durmuştu.
Peki şimdi ne olmuştu? Yine terk edilmemiş miydi?
Ya da daha iyi bir senaryoyla 'Bu kez kesin!' diye büyük konuşup kendisi terk etmemiş miydi çocuğu? Aradan bir hafta geçmeden bunalımlar ve bağımlıların yaşadığı tarzdan yoksunluk krizleriyle sarsılmamış mıydı bedeni? Sabahları baktığında yanındaki yastıkta bir başın meydana getirdiği çukuru, birlikte izlenen bir filmin repliğini, kimi zaman dırdırı, hatta yorgun bir gecenin yarattığı horlamayı bile özlemeler de ne oluyordu?
Sen de tabii bilgece gülümseyerek, 'Olacak bunlar, normal' diyordun. 'Daha da acıyacak, söz veriyorum ama sonunda geçecek hepsi. Unutulacak. Kimler unutulmuyor ki ? Ne ölenlerin yeri doldu. Oohoo, o kim ki?' diyordun. Bu gece birlikte kafayı çekip bir piyasa yapsanız, görsün bak, hatırlıyormuydu ismini? O da 'Doğru söylüyorsun. Zaten olmazdı. Olmayacaktı' diyordu ama burnu ve gözleri ihanet ediyordu diline.
Son ağlamadan miras kalan burun sesi yine geliyordu işte. Fırrk! Sonra da (evin manzarasına göre artık) belki dışarıdaki körfeze, belki köşedeki çocuk parkına, en kötüsü ucuza alınmış yağlıboya 'kebapçı' manzara resmine dalıp gidiyordu gözleri... Başını sallıyordu. 'Yok yook' diyordu. 'Bu sefer son! Ölsem dönmem.'
Sen kuşkuyla bakıyor ve sözlerinin doğru olmasını umuyordun. Her gidiş geliş hem ona hem sana maliyet yazıyordu artık. Her büyük konuştuğunda köşeye yüz lira atsan, şimdi yurtdışında kral bir tatile gidebilirdin.
O gece dışarı çıkılıyor, bir tanıdık vasıtasıyla popüler bir kulüpten bistro, loca artık ne varsa ayırtılıyor ve pansuman yapılıyordu mağdureye. Tabii normalde yapılmayacak taşkınlıklarda bulunuluyor, çoğunlukla bu eğlence foto ve videoları face'te paylaşılıyordu. Maksat, 'Yıkılmadım, ayaktayım' mesajı verilsin birine. Oysa her türlü böyle gayret geri teperdi. Biraz akıllı biri, 'Oo bu da kıskandırıcam diye ne yapacağını şaşırmış' diye düşünür, bıyıkaltından gülerek egosunu cilalardı. Yok biraz naifti, biraz sevmişi hatta biraz pişman olmuş biri, kararından emin olur. 'Bu da amma kaşarmış. İyi ki ayrılmışım.' derdi.
Bir hafta geçmez, bakardın ki seninki pek bir havalı. Giyimler kuşamlar bakımlar ve bir tüy hafifliği... Acaba diye sorardın ve istemediğin yanıtı alırdın. Yine bu çocukla beraberdi. Türlü bahanesi de vardı. Ne yapsındı, ayrılamıyordu bir türlü, acı mı çekseydi yani? Hem şimdi çok daha akıllanmıştı. Takmıyordu artık. (Taksa ne yapacak?) Hayır, senin için dert değildi. Yargılamıyordun arkadaşını. Gerçekten! Doğru ve yanlış ilişki yoktu. Ruhun ihtiyacı olan vardı. Tek doğru şuydu: Şartları baştan biliyor ve kabul ediyor olsun, acı çekmesin arkadaşın.
Sahi, özellikle kadınlar acı veren, sonu olmayan ilişkilere niye girerlerdi? Niye bile bile lades derlerdi? Pek çok erkeğin anlayamadığı ama anlamak da bazen işine gelmeyen soruydu bu. Oysa vaktinden önce bitmezdi ki bazı ilişkiler... Her kadın ilişkisine duygusal bir yatırım yapardı. Bu yatırımın onun kafasındaki vadesi sadece onun takviminde yazılıydı. İlişkide olduğu erkek bile bilmezdi bunu ve şaşırırdı; Yahu daha dün bana deli oluyordu, şimdi nasıl da birden unutuverdi, diye...
Oysa kadın denen kumarbaz, çoğunlukla kaybetmeyi kafaya koyduğu kadar koyardı masaya.. Erkek, çoğunlukla kazanma arzusuyla oturduğu için az da kaybetse kayıptı. Oysa kadın, 'Kaybetmeyi düşündüğü meblağı' kaybetmeden, o gece için sıfırı tüketmeden kalkmazdı masadan. Bu oyunun/ ilişkinin tüm riskini, heyecanını, keyfini tüketirdi. Masadan kalktığında oynayabileceği kadar fiş/ duygu kalmamış olurdu masada... Bu yüzden son fişini oynamış her kadın rahattır. Şaşırmayın. Nice zaman sonra aynı adam aynı ilişki masasına bir daha oturmak isteyebilir. Elinde kalmış fişler vardır çünkü. Ancak çok geç canım, masa kapanmıştır bile...

Kötü evlilik bir yılana benzer

Pekçok olumsuz evlilik, dev bir anakonda yılanına benzer. Bu yılan, en çok bireyi yemeyi sever. Ne zaman bağımsız, kendine yeten bir ruh görse, bir birey farketse iştahla atılıp yutmaya kalkar. Çoğunlukla da yutmayı başarır. Çünkü evlilik yılanı, bütün olmak ister. Kendisinden başka bir varlığa tahammülü yoktur.
Güçlü bireyler, yılanda hazımsızlık yaratır. Evlilik bireyi hazmedemediyse tükürüp çıkarmak zorunda kalır ki biz buna boşanma diyoruz. Keşke evlilikler bireyi yutmasa! Eşler hem bir hem de birey kalabilmeyi başarsa... O zaman bu iş yılan hikayesine dönmez.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA