• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Bir baba yazı HAKAN URGANCI

Bir baba yazı

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 03.07.2016, 00:00
Baba figürü, bu miletin iyi tanıdığı bir figürdür.
Rahmetli Demirel siyasi babamızdı, Müslüm ise arabesk babamız...
Orhan baba hayatta, çük şükür.
Fatih Terim, bu aralar başarı grafiği düşükken 'baba'landığı için isyan ettiğimiz babalardan...
Biz 'baba'yı severiz. Toplumca, babamız güçlü olsun isteriz.
Bu gücün seviyesinin yüksekliği ile bizim mağduriyetimiz arasında da doğru orantı vardır zannımca.
Babamız herkesin babasını dövebiliyorsa, bizi de dövmesinde asla sakınca yoktur.
Etimiz onun, kemiğimiz de onundur. Ne zaman ki babamız diğer babaları dövemez hale gelir, küme düşer, kurt kocar , işte o zaman sürünün maskarası olur. Biz ancak o zaman baba'ya isyan ederiz. Oysa babaya isyan, gelişmenin ve birey olmanın ön koşuludur adeta.
Mitolojideki 'Babayı öldürmek' motifi, işte hep bu gelişim sürecini ifade eder. Bilge bir baba, bu isyanı mesele etmez.
Karşı çıkıyormuş rolünü oynarken alttan alta hınzır bir şekilde güler. Oysa bizim kültürümüzde, geçerli bir sebep olmaksızın babaya isyan edilmesi mümkün değildir, kabul edilemez. Çünkü bizim babalar koltuğu asla bırakmaz.
Siyasette de iş dünyasında da böyledir. Her türlü isya , kanlı bir şekilde bastırılır.
Evladın birey olanı değil, boyun eğeni makbuldür.
Bu sebepten, güçlü babalar, bir erkek evladın hem mirası, hem de lanetidir. Hem varlıklı, hem güçlü, hem saygın, hem korkulan bir babanın evladı olmak, bir yanıyla yaşam boyu sahip olunan bir VIP giriş kartıdır.
Bütün kapılar size açılır.
'Mehmet beyin oğlu' olduğunuzda, kulübe ücretsiz giriş sahibi olursunuz. Bunun karşılığında hayatınız kolaylık ve bolluk içinde geçer. Belki bir dediğiniz iki olmaz. Ama... Herşeyin olduğu gibi onun da ağır bir bedeli vardır. Herşeyiniz vardır tamam, ama kimliğiniz yoktur.
Mehmet beyin oğlusunuzdur ancak Selim bey olamazsınız ne yapsanız... Buna babanız bazen bilinçli olarak izin vermez, bazen siz gerek duymazsınız (nasıl olsa bir eliniz yağda öteki balda), bazen toplum kabul etmez.
Babanız çok ünlü bir aktörse, aman aktör olmayın! Ömür boyu başarınız onunla kıyaslanacak.
İş adamıysa, şirketi size bir türlü devredemeyecek. İstisnalar kaideyi bozmaz. Güçlü babalar, dev çam ağaçlarıdır. Güzel bir gölgeleri vardır. Ancak reçine akıtırlar. Gölgesinde çim bile yaşayamaz. Güçlü babaların bedeli, onların gölgesinde kalmak, cılız olmaktır. Güçlü babaların ismi de gölgesi de ağır olur.
Zayıf babalar bile bir seçenek sunar aslında. Ondan bir hayır yoksa, sen kendini kurtarmaya çalışır, bir ihtimal başarılı da olursun. Ancak diğerinde başarı şansın çok azdır. En iyisi nedir diye soracak olursanız dostlar, ne güçlü baba, ne zayıf baba derim ben. Kendiyle barışık bir baba, ne zaman güçlü olması, ne zaman gücü devretmesi gerektiğini bilen adamdır.
Türkiye ya güçlü adamların gölgesinde sistem oturtamayan (nasılsa baba var ya ) ya da zayıf babaların elinde kendini güçlü devletlere kanıtlayamayan bir delikanlıdır. Ama unutmamalıdır ki hala 'deli'dir kanı, bu da bizim elimizdeki en büyük güçtür.

Ya gel bana sahici sahici

Bütün o sosyal maskeleriniz ve toplum içindeki statüleriniz ve yeri geldiğinde babalanmanızı değil de aksine, en kırılgan yanlarınızı, çocuksuluğunuzu, övüldüğünüzde yüzünüzde beliren utanma halini, saklamaya çalıştığınız halde ortalıktaki cam eşyayı krıp döken sakarlığınızı, evet evet, asıl bunları sevmiş olabileceğimizi söylesek bize inanır mıydınız?
Aslında çoğu kez farklı algılanabilmek, güçlü görünmek, zaaflarını belli etmemek adına boşuna enerji harcadığınızı, aslında size ait ne varsa çırılçıplak göründüğünü, ve bastırmaya çalıştıklarınızın sizi siz yapan asıl unsurlar olduğunu hiç düşünmüş müydünüz?
İnanın, böyle çok daha güzelsiniz...

Sakin olalım beyler...

Kore, başarıya çok önem veren gururlu bir toplum yapısına sahip. Dolayısıyla ülkenin profesyonel oyuncuları, dünyada zaferler kazanıyor. Buna rağmen Kore'de gelişen yepyeni spor dalı hayret yaratıyor. Düşünün ki bir parkta, üzerlerinde formaları ve yarışmacı numaralarıyla yüzlerce insan ortada yayılıyor.
Evet, hiçbir şey yapmadan yayılıyor.
Kore'nin Ichon kentinde bir parkta insanlar 'hiçbirşey yapmamak' üzere toplanmışlar.
Bu insanlar, gündelik hayatın hızı ve koşturmasına inat böyle bir 'faaliyetsizlik faaliyeti' içine girmişler. 2014 yılında bir sanatçı olan Woops Yang tarafından bulunan bu oyunda, aslında bir anlamda meditasyon yapılmak amaçlanıyor.
70 kişilik yarışmacı kontemjanına 2000 kişi başvurmuş.
Doksan dakika süren yarışmada cep telefonuna bakmak, biriyle konuşmak filan yasak.
Yarışmacıların nabızları onbeş dakikada bir kontrol ediliyormuş.
Süre sonunda en düşük nabza sahip yarışmacı birinci oluyormuş. Bu sene yarışmayı bir Rapçinin kazanması da ekstradan dikkat çekici.
Gelecek yarışmaya bizden kahvede oturan adamların katılıp Korelileri ezmesini bekliyorum.
Tek korkum çay ve tavla bağımlısı olmaları... Onlar olmazsa bizim ana muhalef partisinin de bu yarışmada güçlü bir rakip olabileceğini düşünüyorum.
Şimdiden duyurulur.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA