Ekranda zayıflıktan kadidi çıkmış bir adamın görüntüsü sık sık veriliyor.
Onun üzerine ocakta yemeği kaldığını fark eden hanım teyze gibi ciyak ciyak bağıran muhabir kız devreye giriyor:
- Sevgili seyirciler, arkamda görmüş olduğunuz çukurda yattı Atalay Filiz.
Kamera çukura zum.
- Sevgili seyirciler, işte Atalay Filiz bu minibüse bindi, perdeyi de örttü.
Minibüs perdesi yakın plan çekim.
- Sevgili seyirciler, Atalay Filiz'in kaçak olduğu sıralarda hayatta kalmak için bu bahçeden meyva yediği sanılıyor.
Kamera ağaca zum.
- Sevgili seyirciler, teyzemiz Atalay Filiz'i fındık yerken gördüğünü yeminle söylüyor.
Önde gözlerini dehşetle açmış dişsiz teyze. Tabii kamera fındığa zum.
Bizim haberciliğimiz böyledir. Hala basit matematikle yapılır. Neden bahsedersen illa onu göstereceksin. Keçiyse keçi, elmaysa elma. Zum. Göster ki aydınlansın vatandaş.
Uzmanlar çıkıyor, konuşuyor. Hepsi Amerikan seri katil uzmanı, yani 'Profiler' olmuş adeta.
- Atalay Filiz'in bulunduğu mahallede kediler de kayboluyormuş.
- Mmm... Bak bu önemli bir işaret. Kedi kolay kolay kaybolmaz.
- Evet evet, kedi nereye gidecek? Kedi mühim.
- Kedi varsa seridir diyorsunuz.
- Kedi gibi yürüyorsa kedidir, diyorum.
Ulen seri katil mi bilmiyorsunuz? Bir dizi cinayeti işlemiş olma ihtimali olan adamı 'seri katil' ilan ettiğiniz yetmiyor zaten... Seri katil bambaşka? Aynı amaçlarla ve aynı yöntemlerle benzer profildeki kişileri öldürme eylemidir.
Bizim temel problemimiz ne biliyor musunuz, bildiğin görgüsüzlük! Millet görünmek için herşeyi yapar. Polis memurları katil zanlısı ile yanak yanağa selfi çeker.
- Helal olsun sana koçum!
Televizyonlara altı aylık malzeme. Ne?
Görmemişin seri katili olmuş...
Merak etmeyin bizden kolay kolay seri katil falan çıkmaz. Seri cinayet işlemek zaten inanılmaz bir zeka ve organizasyon yeteneği gerektirir ki bizde öyle bir organizasyon ve sabır nerede? Öyle bir zekası olan adam bizde zinhar adam öldürmez, köşeyi döner. Ama korkum, bizde ipsiz sapsız, hayatı boyunca bir değer ifade etmeyen, toplumun görmezden geldiği çok adam var. Ya bunlar bir gün Atalay Filiz'in gördüğü ilgiden etkilenir de 'Bir kaç kişi de ben temizleyeyim, namım yürüsün.
Sabah programlarına çıkayım' derse?
Emniyetle yanak yanağa foto isterse?
Hayır bir de bu cinayetlere namus süsü verirse, içeride de ellemezler, kral muamelesi görür. Olur mu, olur valla...
Doğada etçil olan martılara simit yemeyi Türkler icat etmiş. Acaba medyamız da sıradan zalimlere seri katil olmayı öğretebilecek mi, göreceğiz.
Kepin kadar konuş
Görgüsüzüz diyorum ya, sırf seri katille yanyana gelip de ailelere ayıp olmasın diye şimdiki konuyu ayrı bir başlıkta ele aldım.
Memlekette bir kep yarışı başladı. Kep giyen giyene. Fırlatmayanı dövüyorlar.
Vaktiyle bu iş bir kez lisede yapılırdı, bir de üniversitede. E, tamam!
Ya şimdi? Geçenlerde benim yeğen mezun oluyor. (Liseden değil, ortaokuldan.) Gittik, 14 yaşında oğlanı baro başkanı gibi cübbeyle gördük, şükürler olsun.
Bizim arkadaşın annesi de torununu kepli fotoğraflayıp facebook'ta paylaşmış.
Yanlış anlaşılmasın, kız ilkokuldan mezun (!) oluyor.
Yetmez bence. Kreşlerden ayrılan bebeler de kep ve cübbe giysin. Bu sektör tamam, tutar. Valla bakın yeni düğün sektörü, mezuniyet sektörü ben size söyleyeyim.
İyi de anlamı kalacak mı be? Bazı şeyler bir kere olunca kıymetli değil mi? Bu çocuk üniversiteye geldiğinde hala o kepi fırlatmaktan haz duyacak mı, yoksa artık kanıksamış olduğu bir törene mi dönüşecek bu? Angarya mı gelecek?