• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Kibir korkunun örtüsüdür HAKAN URGANCI

Kibir korkunun örtüsüdür

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22.10.2017, 00:00

Modern dünyanın en çok tartışılan konularından biri ise hiç şüphesiz, çekim yasasıdır. Hani "Ne düşünürsen o olur" yasası.
"Güzel şeyler konuşalım, hayır konuşalım hayır olsun" anlayışı.
Gerçekten de korktuğumuz şeyleri üstümüze çekiyor muyuz? Ya korktuğumuz şey geliyor başımıza ya da büyük konuştuklarımız.
"Asla" dediklerimiz. "Ben hiç..." diye başlayan cümlelerimiz.

DERS OLSUN DİYE

"İnsan kınadığı şeyi yaşamadan ölmeyecektir" demiş peygamber. Bu da aynı şeyi anlatmıyor mu? Belki korktuğumuz ya da büyüklendiğimiz şeyleri ders olsun diye deneyimliyoruz, belki de zaten ruhumuz bunları deneyimlemek istediği için bir şeyden korkuyor, onu dışlıyoruz, kim bilir... Zaten dikkat ederseniz, aslında korktuğumuz ve büyüklendiğimiz şey diye iki ayrı şey de yok. Bir şeyden korktuğumuz için ona karşı büyüklük duygusu içine girer, onu ötekileştiririz.
Kibir, korkuyu gözden gizlemeye çalışan uydururk bir örtüdür sadece... Yine de aydınlanmış zihinlerden saklanamaz.
Peki, çekim yasası nasıl işler?
Biz zihnimizi tamamen susturmayı başarabilir miyiz? Hayır.
Meditasyonda bile insan, zihnini tamamen susturamaz. Meditasyonun amacı da bu değildir zaten.
Onun amacı terbiyedir biraz da... Zihin terbiyesi. Ancak öyle zorla bir terbiye değil, yumuşaklıkla yapılan bir iş. Zihnimizden geçen düşünceleri sadece gözlemleriz.
Yargılamadan, herhangi bir düşünceye tutunmadan düşünce gemilerinin hepsinin geçip gitmesine izin veririz zihin boğazından.
Tanrı'nın "Ol!" kelamından hareketle biliriz ki, aslında tüm "ol"anlar, hayalden pratiğe geçmiş düşünce ve sözlerdir. Yani vücuda bürünmüş kelamdır. O halde, ne düşüneceğimize, ne söyleyeceğimize dikkat etmeliyiz.
Tamamen pozitif olma şansımız elbette yok. O halde yapacağımız, düşüncenin hayatımızda tezahür etmemesi için, onu yargılamamak. Düşünceye herhangi bir duygu iliştirmemek.
Zira her türlü duygu (bazen aşırı arzu, bazen derin korku), düşüncenin çekicisidir.
Onu harekete geçirir.
Potansiyelden aktüele taşır.
Şöyle bir benzetme yapayım; hepimizin fotoğrafları artık cep telefonunda.
Bakarken kaydırıp geçiyoruz parmağımızla. Görüyoruz, ama tam olarak gerçek değiller.
Sadece dijital ortamdalar.
İşte bunlar, akla ilk gelen düşüncelerimiz.
Gelir geçerler, bir tuşla silinebilirler. Kırılganlar. Üzerinde çok düşündüğümüz, özellikle tasarladığımız şeyler, fotoğraf kağıdına bastırılmış resimler. Onlar hemen hemen gerçek. Yaşamda tezahür etmişler ancak onlar da alt tarafı birer kağıt parçası. Yok etmesi daha çok emek ister ama nihayetinde yırtılabilir ya da yakılabilirler. En korkuncu, bu hayatta çok korktuğumuz, çok kınadığımız şeyler.

UZUN SÜRELİ KABUSLAR

Onlar üzerleri öylesine duygu ile örtülmüş düşünceler ki, hayatın bir noktasında, uzun süreli kabuslarımız olarak beliriveriyorlar.
Hastalıklar, kazalar, ihanetler, başarısızlıklar. Onlar, bir fotoğrafın çerçevelenmiş halleri. Biz onları duygu çerçeveleri ile kalıcı hale getirdik. Yargılayıcı zihnimiz yaptı bunu.
Oysa Tanrısal zihin, yargılamayan, şeyleri olduğu gibi bırakan zihindir. Sevgi zihnidir. Bu yazıyı düşünürken, size ters gelse de yargılamadan düşünün, olmaz mı? Hayatınızın bir parçası olmasını istiyorsanız tabii o başka...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA