Sinema büyülü bir dünya... Bir sinema salonunundan içeri girdiğinizde, ilk sahnenin perdeye gelişiyle birlikte sizi içine alan, sürükleyen, coşturan, hüzünlendiren, düşündüren bir hayal alemi...
Kimi zaman gerçekle düşü, kimi zaman gerçeği, kimi zaman ise senaristin bir kurgusunu izletiyor seyircisine...
Parayı basıyor, iki saat boyunca bir bilinç yolculuğuna kucak açıyor, görsel efektlerle zenginleştirilmiş bir başka yaşam boyutunu satın alıyorsun...
Film sizi aldatabilir de, fikrinizi değiştirebilir de...
Peki ya gerçekleri yüzünüze vuruyorsa...
İşte 88. Oscar Ödül Töreni, bu yıl, bu amaca hizmet etti; insanlığı düşünmeye, gerçekler için harekete geçmeye, toplum çıkarlarını kişisel beklentilerden üstün tutmaya davet etti.
**
"En İyi Film" ve "En İyi Senaryo" seçilen "Spotlight", gerçeğe bir haykırış niteliğinde... Film, kutsal değerlerin zırhını giyen insanların da hata yapabileceğini, topluma zarar verebilecek adımlar atabileceğini belirterek, topluma hizmet veren hiç kimse ve kurumun "dokunulmaz" olamayacağını kanıtlıyor. Bir grup gazetecinin, her türlü riske ve ölüm tehditlerine karşı, kiliseyi karşısına alıp gerçeği ortaya çıkarmak için verdiği mücadele, Oscar'a uzanan etkili bir adımdı.
Akademi de bu çabayı sonuçsuz bırakmadı, mesaj açıktı; "İnsanlığa zarar vermekten kaçın. Birileri seni izliyor..."
Film her yönüyle izlenmesi gereken bir yapıt... Tıpkı, 70'li yıllarda ABD Başkanı Nixon'ın seçimler sırasında yaptığı sahtekarlığı ortaya çıkaran Watergate Skandalı'nı anlatan "Başkanın Bütün Adamları" filmi gibi...
**
Herkes Leonardo Di Caprio'nun, uzun yıllar Oscar alamamasına ve bu yıl heykelciği kucaklamasına takmış durumda... O işin magazin yönü ama "The Revenant/Diriliş" filmi, her açıdan Oscarlık bir yapım...
Film hem mekan ve hem de senaryo gereği birçok zorluğu içinde barındıran bir temele oturtulmuş... Bir de buna, insanın ölüm kalım mücadelesi verdiği bir süreç eklenince, izlenmesi zor ama bir sanatçının oyunculuk kariyeri açısından muhteşem bir gösterim ortaya çıkıyor.
Bu nedenle film hem "En İyi Erkek Oyuncu" hem de "En İyi Yönetmen" dallarında Oscar kazandı. Yönetmen Alejandro G. Inarritu'nun, bütün bu görsel ve zihinsel zenginliği ortaya koyan performansı da çok değerli...
Di Caprio'nun ödülünü aldıktan sonra, küresel ısınmaya ve insanlığı korumaya dikkat çekmesi, bu filmin verdiği mesajın en can alıcı noktasıydı... Çünkü film yüzyıllardır süregelen doğanın insanlar tarafından katledilmesine çarpıcı bir bakıştı, kürkleri uğruna öldürülen hayvanlara ve çıkarlar uğruna soyları tüketilen kızılderililere bir saygı duruşuydu.
Mesaj yine açıktı; "İnsanlığa zarar vermekten kaçın. Birileri seni izliyor..."
**
Ve ödül töreninin en çok kazananı olan Mad Max: Fury Road... 6 dalda Oscar kazanan bu yapıt, insanlığa ders niteliğinde...
Hatırlanacağı gibi film, ilk gösterimini yıllar önce Mel Gibson'la yaptı, devamında da aktör değiştirip çeşitli fasılalarla verdiği mesajı sıcak tuttu. Amaç, insanoğlunun doğayı tahrip etmesiyle, doğal kaynakları kurutmasıyla gelecekte nelerle karşılaşacağını çarpıcı bir dille anlatmaktı. Bunu büyük ölçüde başardı film ekibi... İlk gösterildiğinde "hadi canım ütopya bunlar" denilerek eleştirilen kurgu, bugün "böyle giderse filmdeki gibi yaşamamız kaçınılmaz olacak" oldu.
Sinema, kendi gerçeğini bir kez daha ortaya koydu ve kazandı...
Burada önemli olan konu, Amerikan sinemasının, insanlığı tehlikeye iten toplumsal yanlışları ortaya koymaktaki becerisinin, devlet yönetiminde istenen düzeyde olmaması...
Ne yazik ki, insanlığa zarar veren birtakım girişimlere, Amerikan yönetimi çoğu zaman sessiz ve yetersiz kalıyor.
Mesaj vermek Oscar'a kalıyor