Mircea Lucescu'nun futbol bilgisi, teknik direktörlük dehası tartışılmaz.
Shakhtar Donetsk'i Avrupa Arenası'nda nasıl zirveye çıkardığını hepimiz biliyoruz. Fatih Terim ayrıldıktan sonra onu bizi Dünya Kupasına soksun diye göreve getirişimiz bu yüzden. Umduk ki, eldeki kadrodan nokta elemanlar bulup Milli Takımı başarıya götürür.
Ama o başarıya aç oyunculardan takım yaratması gerekirken, medyanın istediği futbolculara forma vererek, gazete ve TV'lerin yorumcularının arzuladığı adamları oynatıp işin kolayına kaçtı ve biz göz göre göre İzlanda'dan fark yiyerek Dünya Kupasına veda ettik. Örneğin Barcelona'da kadroya giremeyen, futboldan ziyade magazin haberleriyle öne çıkan Arda Turan'dan medet umdu. Yanına 37 yaşındaki Emre Belözoğlu'nu ve de istikrarlı bir futbol oynadığı pek görülmeyen ve Milli Takıma da şimdiye dek pek katkısı bulunmayan Nuri Şahin'i koydu.
Tamamen fiziğe dayalı futbol oynayan, çok koşan, ikili mücadelelerin çoğundan galip çıkan İzlanda'yı bu üçlüyle durdurmak açık intihardı, nitekim sonuç da öyle oldu.
Defans dağıldı
Lucescu defansın göbeğine de Çağlar Söyüncü'nün yanına formsuz Mehmet Topal'ı koydu. Oysa Bundesliga'nın en iyi defans oyuncularından Ömer Toprak'ı, Çağlar'ın yanına koyup, Mehmet Topal'ın ön liberolukta randıman vermesini sağlayabilirdi, yapmadı. Yan toplarda ezildik, dağıldık, İzlandalıların attıkları kadar atamadıkları da vardı, Volkan'ın da kurtardıkları. Lucescu'nun oyuncu değişiklikleri de bir garipti.
Takım 2-0 mağlup, hücuma top gitmiyor, bu sorunu çözecek Selçuk İnan ve Tolga Ciğerci'yi değerlendirmek yerine pas özürlü Ozan Tufan'ı oyuna soktu.
Zaten Lucescu'nun yarınki Finlandiya maçı öncesi Arda Turan, Burak Yılmaz, Volkan Şen ve Nuri Şahin'i kadro dışı bırakması yaptığı hatanın bir özrü gibiydi sanki. Netice...Yine bize hüsran, yine bize hasret var. Daha önce yeteri kadar değerlendiremediğimiz Abdullah Avcı ile Beşiktaş'ı şampiyonluklara koşturan Şenol Güneş'i Milli Takımın başına getirmek ideal çözüm gibi geliyor bana.