G.Saray ve Beşiktaş'ın en az üç gol atarak kazanması geride kalan 10 haftanın dipnotları arasına girse de hücum çabalarındaki kırılma noktaları dikkat çekici. Selçuk İnan'ın topla oynama süresi ve Kartal'ın ceza sahasına uçuş hamleleri bazı gerçekleri ortaya koyuyor
10. hafta, üç büyüklerin kendi aralarında oynadığı maçları ayıkladığınızda üçünün birden kazandığı 2. hafta olarak kayıtlara geçti. İlki 4. haftaydı. G.Saray Antalya'yı 4-0, F.Bahçe Mersin'i 2-1, Beşiktaş ise Elazığ'ı 3-0 ile geçmişti. Bu hafta alınan benzer neticeler ise tesadüf gibi görünse de özünde sağlam bir istikrarı barındırıyor. Yani Beşiktaş'ın kazandığı tüm maçlarda 3 gol bulduğunu (Karabük, Elazığ ve Mersin'i 3-0, Kasımpaşa'yı 3-1) G.Saray'ın ilk haftaki Kasımpaşa maçı hariç 3 ve 3'ün üstünde gollerle (Bursa 3-2, Antalya 4-0, Akhisar 3-0, Kayseri 3-0, Belediye 3-1) kazandığını gözlemliyoruz. Buna sebep olarak türlü ihtimaller sürebilmek mümkün. Yani psikolojik, sistematik, baskı ve oyun şablonlarından oluşan bir dizi gerekçe sunulabilir. Ama ben iki takım ile ilgili ilginç bir detaya dikkat çekmek istiyorum. G.Saray'da Selçuk İnan'ın 8 hafta sonra gol bulmasıyla ilişkili olarak futbolcunun katkısıyla ilgili edilen laflara bir örnek verelim. Selçuk'un maçlara göre topla oynama süresini incelediğinizde ortaya tuhaf rakamlar çıkıyor. Misal milli oyuncunun bu sezon en çok sorumluluk alıp topa hükmettiği mücadelenin G.Saray'ın tek mağlubiyetini aldığı Ordu deplasmanı olduğunu görüyoruz. Bu da 4 dakika 21 saniyelik bir topla oynama süresine denk düşüyor. Son Belediye maçı ise aslında Selçuk'un bu sezon en az topla buluştuğu karşılaşma ki 1 dakika 49 saniyeye karşılık geliyor. Bunu çeşitli açılardan okumanız mümkün. Ama ben meseleyi sorumluluk alma açısından okuyorum. Yani Selçuk dışındaki diğer oyuncuların da topla süre almasının takımı daha çok hareketlendirdiğini söyleyebiliriz. Buna kısaca 'yük hafifletme' de diyebiliriz. Evet elbette ki futbolcunun 3 dakika üzerindeki topla oynama sürelerinde de takımın kazandığını görebilmek mümkün ama tek oyuncuya bağımlı olmadan çabalayışın karşılığı daha pozitif görünüyor.
Beşiktaş'ın ise tehlikeli bölgeye (ceza sahası) kat etme ile bu bölgeden kaleyi bulma rakamlarını incelediğiniz de inişli çıkışlı bir grafik göze çarpıyor. Quaresmasız başlanan sezonda Fernandes'in çetenin ele başı olma görevini üstlenerek Oğuzhan, Veli ve Olcay ile çabalayışının analizini yapalım. Dış şutları bir kenara aldığınızda ilk üç haftaya göre ceza sahası bindirmelerinde büyük bir artış olduğunu görüyoruz. İlk haftada 24, 2. haftada 19, 3. haftada ise 20 kez bunu yapabilen Beşiktaş, daha sonraki maçlarda 4 kez 30'un üzerine çıktı. Ama bu da çözüm olmadı. Çünkü hücumdaki alternatifsizlik sonuç alınamamasına sebebiyet verdi. Bunun en basit örneği ise en fazla ceza alanının zorlandığı Trabzon maçında (ilk yarıda 16, 2. yarıda 25) sadece bir gol bulunmasıdır. Bu da tek bir şeyi öne çıkartıyor. Devre arasında ilk yapılması gereken transferin sol bekten öte forvet olması. Çünkü Aybaba görünen o ki sakatlanan Mustafa Pektemek'in yerine birini koyamıyor. Evet takım kazandı mı 3 golle kazanıyor ama tıkandığı zaman ise eşittir işaretinin karşısına 'forvet krizi' yazmanız kaçınılmaz oluyor. İyi haftalar.
