Ülke olarak 'Fırat' ile yatıp kalktığımız şu zor günlerde, Beşiktaş için de 'Sırat'tı!', dün akşam ki Benfica karşılaşması... Hafif bir yalpalama durumunda, baş aşağı çakılmak da vardı işin içinde...
Köprüyü hasarsız bir vaziyette geçerek, menzili yakalamak da...
Adam; puan sıralamasının tepesinde ve yenilmediği takdirde, eşeği sağlam kazıkta! Elbette Beşiktaş'da yendiği takdirde şans yüzdesini yükseltecekti ancak, geçen Adanaspor karşılaşmasında ki pür-mealini, durmadan hatırlatıyordu, şeytan var ya, lanet olası o şeytan(!) Tribünlerin, ırkçılığa karşı bir dakikalık sessizliğini öve öve bitiremezken, on dokuz yaşındaki Guedes'i, Marcelo da yıkamadı, Fabi de! Çocuk, kaşla göz arasında, yuvarlayıverdi meşin yuvarlağı ağlara! Tam 'Canlanırlar!' diyordum, Semedo, önde avladı Fabi'yi! 'Şanzımanı', tamamıyle dağıttığı analizlerini konuşurken Fejya, üç kere direkten dönen topu, geçirmez mi çerçevenin içinden?
Şenol Hoca'nın hala kalem kağıt elinde, yanındakilere bişeyler anlatıyor! Güldüm... Şaşkın ördek misali, Gökhan sol açığa!. Beck, sağ beke!
Tosic, sol beke! Anlıyacağınız, içinde her türlü mevsimsel sebzelerin bulunduğu, tatsız tuzsuz bir çorba koydu hocamız önümüze(!) Bir an da silkelendim... Şanzımanı dağıtmış, motoru yakmışız! Bu durumu yaratan Benficalı'lardan, neden iki satır yazmadığıma kızdım kendime... Adamlar, bir makina intizamında, müthiş bir görev anlayışı ve hızlılığıyla koyuldular oyuna... Tribünler, her ne kadar ev sahibi olarak gözüktüyse, sahanın ve topun tapusu sürekli, Portekizli'lerin mülkiyetindeydi, her zaman...
İkinci bölüm, başlı başına çok çok farklı bir havadaydı.
Cenk ve Quaresma'dan gelen goller sonrası, biraz tat almaya başlamıştım yavaş yavaş...
Ve Aboubakar, çorbaya lezzet veren golü atıyordu, son dakikada...
Görünen o ki; eğer korkmasaydı Şenol Hoca, 'Sırat'ı' erkenden geçmişti Beşiktaş!