Oryantalizm; batının doğunun kültür ve medeniyetine egzotik yemiş muamelesi yaptığı disiplinin adıdır. 18. ve 19. Yüzyılda Avrupa merkezli bir bakış açısı ile doğulu olan her şeyi 'öteki' olarak tanımlamıştır.
Doğu ise, geçirdiği sömürgeleştirme süreci neticesinde Batı'yı model olarak almış, batının bütün görünür kurum ve hayat biçimlerini sahiplenmek zorunda kalmış, ancak batıyı asla gerçekten kavrayamamış ve öğrenememiştir. Doğu'nun, örneğin Türkiye'nin en Batıcı entelektüelleri, en yılmaz Batı savunucuları bile Batı'yı eksik bir kavrayışa sahiptir.
Doğu'nun en büyük Batı muhibbi bile, Batı medeniyetinin kaynaklarını, örneğin, Eski Yunan'ın bir Mısır kopyası olduğunu bilmez...
Batı tarikatları, bu tarikatların yapıları, bu oluşumların günümüz ekonomisine etkileriyle ilgilenmez..
Bütün bunları bilmediği için Batı siyaseti hakkında da ancak gazete makaleleri seviyesinde bilgi sahibidir.
İşte bu tek yönlü gidişatı bozmak, Batı'yı bir araştırma nesnesi haline getirmek ve tarihsel müktesebatını çözmek, ünlü araştırmacı ve yazar, üstad Aytunç Altundal'ın vasiyetiydi.
Onunla uzun yıllar ortak masai yapmış, çalışma arkadaşı Dr. Selin Şenocak, işte bu hayali şimdi gerçekliğe dönüştürüyor.
İstanbul Aydın Üniversitesi'nin başkanı Dr. Mustafa Aydın'ın girişimi ile bir Garbiyat, (Batı) Uygulama ve Araştırma Merkezi kuruldu. İstanbul Aydın Üniversitesi'ndeki bu merkeze, sosyolojinin babası olarak bilinen Emile Durkheim'in kurduğu C.E.D.S de akademik partner olarak destek verecek.
Alanında bir ilk olan bu merkez, oryantalizmin kaşısına oksidantalizm'i bir bilimsel disiplin olarak yerleştirecek.
Lozan Üniversitesi'ndeki vazifesini Altındal'ın vasiyetine uyarak, bırakıp Türkiye'ye dönen Şenocak'ın yönetimindeki bu merkezde, akademik düzeyde Batı Uzmanları yetiştirilecek.
Artık Türkiye'nin de Vatikan uzmanları, Gizli Örgütler uzmanları, Katolisizm uzmanları, Avrupa Çingeneleri uzmanları olacak...
Bana da bu merkezin danışma kurulunda, IMF eski başkanı Dominique Strauss-Kahn ve ünlü İngiliz Entelektüel Hanif Kureishi ile birlikte yer almamı teklif ettiler. Büyük onur duydum.
Senelerce, senelerce evvel, şimdi Milli Eğitim Bakanı olan sayın Nabi Avcı ile, 'niçin bir Amerikan Araştırmaları Merkezi'miz yok' diye düşünürdük...
Şimdi sıra ona da gelir
Küresel İzmir
Gönlünde İzmir sevgisi olan herkesin bir İzmir tahayyülü vardır.
Ben Türkiye'nin İstanbul ile rekabet edebilecek bu tek şehrini, bir Küresel Şehir olarak düşünüyorum...
İzmir neden bir Cannes, neden bir Hong Kong, neden bir Şangay olmasın?
Neden, İzmir dünya modasının merkezlerinden biri olmasın? Neden İzmir eski günlerindeki gibi dev bir ticaret merkezine dönüşmesin?
İzmir'in dünya entelektüellerinin merkezlerinden biri olması için önünde nasıl bir engel var?
İzmir'in önündeki tek engel, yanlış bir laiklik takıntısı yüzünden kendi kendisini CHP'nin beceriksiz yönetimine mahkum etmiş olması.
Ben bu yüzden Binali Yıldırım'ı destekliyorum.
Binali Bey'in yaşam biçimleri konusunda alabildiğince özgürlükçü olduğunu biliyor, İzmir'in özgürlükçülüğünün yaratıcı kısmının da Binali Bey ile ortaya çıkabileceğine inanıyorum.
Binali Bey'in, İzmir'i, 'Küresel İzmir' haline getirebilecek, dünyanın en önemli şehirleriyle yarıştırabilecek müktesebata sahip olduğu ise açık.
Bu yüzden, İzmirlilerin bir devrim yapıp, 'Küresel İzmir'i Binali Yıldırım ile kurmalarını bekliyorum.
Bütün kişisel planlarımı da, o zaman haftanın üç gününü İzmir'de geçirecek gibi yapıyorum.
