• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın

ATILGAN BAYAR

Yerel seçim değil, küresel seçim...

atılgan.bayar@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02 Şubat 2014
30 Mart seçiminin psikolojisi, artık hiç kuşku yok ki, bir genel seçim psikolojisi, hatta bir referandum psikolojisinde belirlenecek. Daha da önemlisi, bu referandum, küresel sonuçları açısından çok büyük etkileri olan bir referandum olacak. Yani aslında, önümüzdeki seçimde, yerel yönetim oyu olarak vereceğimiz oylar, küresel tercihlerin de oyları olacak. Yani, sandık başına giden herkes, Suriye'de öldürülmeyi bekleyen çocuklar adına da oy verecek. Her seçmen, dünya nükleer enerji politikalarının iki farklı tezinden birine de oy vermiş olacak.
Gazze'nin kaderi, Mısır'ın bugünü... Ve en önemlisi Türkiye'nin istiklali bu seçimde oylanacak.
Çünkü eğer, ulusaşırı lobilerin ve yerli uzantılarının amacı gerçekleşir ve istedikleri gibi Recep Tayyip Erdoğan oy kaybederse, onun kimliği ve kişiliğinin taşıdığı özelliklerle sembolize edilen fonksiyonlar akamete uğratılacak. Örneğin, Tayyip Erdoğan'ın oy kaybetmesi demek, Suriye'de daha fazla çocuk ölecek, daha fazla zulüm olacak demektir. Örneğin, Erdoğan'ın oy kaybetmesi, Türkiye'nin batıya daha hızlı eklemlenmesi ve fakat laiklikten kopması, Batıcı bir Şeriat ülkesi kimliğine bürünmesi anlamına gelecek. Örneğin, Erdoğan'ın oy kaybetmesiyle, İstanbul'a İkinci Boğaz, Üçüncü Köprü, İzmir'e köprü gibi dev projelerin ve Türkiye'nin lojistik ağı olmasının önüne geçilmiş olacak. Örneğin, Erdoğan'ın oy kaybetmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde bir dinsel Cemaat'in kontrolü ele geçirmesine yol açacak.
Kötü belediyecilik, enflasyon, yoksullaşma gibi etkileri saymıyorum bile.
Bu açıdan, önümüzdeki seçim bir yerel seçim gibi durmakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi'nin en önemli seçimlerinden birisidir ve gerçeklikte 'küresel bir seçim'dir. Bu seçimde, ya Büyük ve Güçlü bir Türkiye, yeni bir Türk medeniyetinden yana oy vereceğiz; ya da küresel sermayenin Türkiye uzantılarının iktidarına.
Bu yüzden; Recep Tayyip Erdoğan'a ideolojik olarak düşman olmanızın hiç ama hiçbir önemi yoktur.
Recep Tayyip Erdoğan'a kişisel olarak gıcık olup olmamanızın da hiçbir önemi yoktur. Tarih; Türkiye'nin istiklalini, istikbalini, laikliğini, Cumhuriyeti'ni, küresel iddialarını ve Atatarükçülüğünü bile Recep Tayyip Erdoğan'ın muhafaza ve müdafa ettiği bir 'Karar anı'nı getirip koyuyor önümüze.
Bu karar anınnda; laik olmak, çağdaş olmak, Atatürkçü olmak, devrimci olmak, demokrat olmak, söylemesi ayıp, kafayı biraz çalıştırmayı gerektiriyor. Denklemin bir tarafında ulusaşırı finans-kapital, Cemaat ve müttefiklerinin olduğu bir seçimde, hiç kuşkusuz, bir Atatarkçünün, bir laikin, bir Cumhuriyetçi'nin vazifesi istiklal ve bağımsızlık iradesinde bayraklaşan Erdoğan'ın yanında durmaktır.
Kişisel nefret ve takıntılarınızın hiçbir önemi yoktur.
Sandığa gideceksiniz, oyunuzu ya Erdoğan'a vereceksiniz, ya da ulusaşırı finans kapital, onun yerli işbirlikçileri tekelci burjuvazi ve Cemaat'in oluşturduğu bir tuhaf cepheye.
Türkiye'nin ve bölgesinin geleceği, bir yerel seçim dolayımıyla, seçmenin ellerinde.

Mustafa Koç'un Amerikalı danışmanına ne oldu?

Mustafa Koç'a da, Rahmi Koç'a da uzun yıllar danışmanlık yapan bir Amerikalı vardı, hatırlarsanız... Stevan Kimmel.
Hangi geçirdikleri tekne kazasında, Mustafa Koç'un, 'beni bırakın, Steven'ı kurtarın' dediğinin iddia edildiği Stevan Kimmel.
Sonradan Türk vatandaşı olan bu Steven Kimmel'e ne oldu? Hala Koç'larla birlikte mi çalışıyor? Çalışmıyorsa, ne oldu da Koç'lar ile yolu ayrıldı?
Hiç merak etmiyor musunuz?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.