Dün gece Kemal Kılıçdaroğlu CNN'de konuşurken, CHP'nin reklamcısı Necati Özkan şu twitleri attı:
"Kemal Bey, herbiri kendini Karl Marx sanan gençleri sabırla dinliyor, cevaplıyor."
"Gezi gençliği, park direnişi için kopup gelen insanlarla yaşanan komünal romantizmle ülke yönetilebileceğini zannediyor ya..."
O esnada sohbet ettiğim bir Gezici genç arkadaşım şoka girdi... Deyim yerindeyse dili tutuldu... Bana twiti eliyle gösterip, konuşamıyordu...
Bense hiç şaşırmadım.
Deniz Gezmişler'in popüleritelerinden oy devşirip, onların idam edilmesi için Meclis'te eksik oyları sağlayanlar CHP vekilleri değil miydi?
70'li yıllarda sokak çatışmaları ve gösterilerinden beslenen, gençlere duvarlara boyalarla CHP yazdırtan ve darbeden hemen sonra o çocukları 'tanımazdan gelen' de CHP değil miydi?
CHP'nin reklamcısının attığı twitlerde, Gezici gençlerle dalga geçmesinde falan şaşıracak hiçbir şey yok.
Sokak gösterileri muhalefet partisine ivme kazandırır ama onun taşınması zor bir de faturası vardır: Kimse huzursuzluğun partisine oy vermez.
Bu yüzden, Gezi ziyaret edilir, Gezi desteklenir, hatta yasadışı eylemlere CHP tarafından göz yumulur. Kınanmaz...
Ama, iş ciddiye bindiğinde...
Deniz Gezmiş kuşağının, 70'li solcuların satıldığı gibi, Gezi kuşağı da aynen öyle satılır!
Ne canım onlar öyle, her biri kendisini Karl Marx zannediyor...
Amaaan, komünal romantizmle devlet mi yönetilir.
Kusura bakmayın arkadaşlar, yine kandırıldınız, yine kullanıldınız, yine satıldınız.
Şimdi Gezicilere CHP'nin sahte sevgisi ile Erdoğan'ın samimi ve aslında bir sevgiden kaynaklanan kızgınlığını mukayese etmek durumundasınız.
