Bazı sözler vardır, ilk duyduğumuzda bir teselli gibi gelir kulağa. Bazılarıysa zamanla, yaşanmışlıkla, düşüşlerle, kalkışlarla, gözyaşıyla ve dua ile anlam bulur. İşte "Her şerde bir hayır vardır" sözü de böyledir. Kulağımıza çocukluktan bu yana fısıldanır durur. Başımıza kötü bir şey geldiğinde, planlarımız altüst olduğunda, kalbimiz kırıldığında veya elimizden kayıp giden bir şeyin ardından birileri çıkar ve der ki: "Üzülme, belki de bunda bir hayır vardır." İlk anda, insanın içinden geçmez inanmak. Kalp yangın yeri, akıl fırtınada bir sandal... Ne hayrı, dersin içinden. Ama zaman, sabır ve tevekkül sabunu gibi yavaş yavaş yıkar içimizi. Ve bir gün, o kötü zannettiğimiz olayın aslında bir dönüm noktası, bir uyanış yahut bir korunma olduğuna şahitlik ederiz.
KADERLE İMTİHAN
İnsanoğlunun kaderle imtihanı, her çağda başka biçimde gelir önüne. Ama değişmeyen bir şey vardır: Biz zannederiz, Allah bilir. Biz plan yaparız, kader güler. Ve biz bazen en kötüsünü sanırken, aslında ruhumuzun çiçek açacağı toprağa düşeriz fark etmeden. Bir kapı kapanır; gürültüsüyle irkiliriz. Ama o kapı, arkasında bizi yutacak bir karanlığı saklıyorsa, Rabbimizin o kapıyı kapatması bir lütuftur. O an anlayamayız. Ağlarız, isyan ederiz, hatta küsüp içimize kapanırız. Fakat sabredip biraz zaman geçirdiğimizde, o kapanan kapının ardında ne kadar büyük bir felaketin saklı olduğunu görebiliriz. Ya da o kapının kapanışı, bizi hiç düşünmediğimiz, hayalini bile kurmadığımız bir güzelliğe sürükler.
SABIRLA ÖRTÜLÜ
Düşünün, bir iş görüşmesine gidiyorsunuz ve reddediliyorsunuz. Oysa o işe ne çok ihtiyacınız vardı. Kalbiniz kırılıyor, kendinizi yetersiz hissediyorsunuz. Ama aylar sonra o şirketin iflas ettiğini, çalışanlarının mağdur olduğunu öğreniyorsunuz. İşte o zaman "Her şerde bir hayır varmış" demek gelir dudaklarınıza, gözleriniz dolarak. Hayat, sabırla örülen bir nakış gibidir. Her ilmek, her düğüm, her boşluk anlamlıdır. Biz sadece bir kısmını görebiliriz o nakışın. Oysa bütünü gören bir Kudret vardır. Ve o Kudret, bizim için en hayırlı olanı, bazen zorlu yollardan geçirerek verir bize. Bu sözü en çok inananlar tekrarlar. İnanç, hayrın gizlendiği gölgeleri aydınlatan bir kandil gibidir. Arifler bilir ki, bela bazen bir duanın kabulüdür. Kaybediş, aslında kurtuluştur. Ve yıkım, ardında bir inşa taşır. Hz. Mevlana der ki: "Nice hayırlar vardır ki şer suretindedir, nice şerler vardır ki hayır suretindedir."
DUAYI BÜYÜTÜR
Elbette bu demek değildir ki acıyı inkar edeceğiz, ya da üzülmeyeceğiz. İnsanız, elbette üzüleceğiz. Elbette ağlayacağız, yıkılacağız. Ama o gözyaşları toprağa dökülen bir tohum gibi filiz verecek bir gün. İşte tam orada, hayır görünür olacak. Çünkü her gözyaşı, bir duayı büyütür.
Her kayıp, bir yakarışa vesile olur. Hayatın anlamı bazen kaybetmekte gizlidir. Belki de düşmeden, yerde yatanın halini anlayamayız. Belki de hastalanmadan sağlığın kıymetini bilemeyiz. Belki de yalnız kalmadan dostluğun, ihanete uğramadan sadakatin, yokluk görmeden varlığın ne demek olduğunu idrak edemeyiz. Bu yüzden, her şerde bir hayır vardır. Ve biz bu hayrı, zamanla, sabırla, tevekkülle çözeriz. Yeter ki yüreğimizde isyana değil, anlayışa yer açalım. Yeter ki dualarımızı aceleye getirmeyelim. Zira bazen geciken şey, en doğru zamanda gelen şeydir. Son sözü yine Mevlana söylesin: "Üzülme! Çünkü Yaradan umudu en çaresiz anlarda yollar. Unutma, yağmurun en şiddetlisi en kara buluttan çıkar." Ve unutma sevgili okur: Sen sadece hikayenin içindesin. Ama yazan, her satırı hikmetle yazıyor. Okumayı sabrederek öğrenirsen, her cümlesinde hayrı göreceksin.
