Güvenmeliyiz ama neden? Bence mutlu olmak için. Özellikle de çok zor zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde, toplumsal mutluluk ve güven kavramlarının yoksunluğu ile boğuşurken... Belki korkuyorsunuz? Neden? Mutlu olmaktan mı, üzülmekten mi? Zaten iki seçeneğimiz var. Ya mutlu olursak üzülmek yerine? Bedeller her zaman yok mu hayatımızda? Göze almaya değmez mi? Kötü tarafından değil de iyi tarafından bakamaz mıyız? Hayatımızın en mutlu dönemi başlıyorsa eğer? "Güveniyorum" sözcüğünün ardında sizce ne gizli? Güvenmek bilmekle ilişkili mi? Tecrübe belki de? Çok büyük bir hata kimilerine göre... Bazen zaaflarımızla ilgili? Kimi zaman ihtiyaç... Kimi zaman sadece bir tercih. Belki bir his sadece derinlerden gelen ve aynı hızla derin ve kapanmaz yaralarla geri giden...
SORUNLU SORUMUZ
Kimi zaman kendi sonumuza zemin hazırlayan, kesinlikle sözcüğünü duyduğumuz an kapıları açtıran. Sanki hızla içimizi döküp, rahatlamaya yönelten.Bazen Türk filmlerinde çokça karşılaştığımız bir replikle bizleri buluşturan... "Sana güvenebilir miyim?" Güveniyorum, az güveniyorum, çok güveniyorum, sonsuz güveniyorum..."
"Sana sonsuz güveniyorum"u çokça ve rahatça kullanırız. "Sana güvenmiyorum"u çok zor söyleriz. Neden acaba? Açıksözlülük de bir yere kadar diyosunuz. Zira; sonsuz güven güvensizliğe dönüşürse telafisi olmayan hasarlar bırakabilir güvenen kişide. Rüzgarların tersine estiği zamanlar da var çünkü... Çıkarlar ortak oldukça güven kolaylaşır, farklılaştıkça da zorlaşır genellikle. Kimi zaman daha yeni tanıştığımız bir insana sanki yıllardır tanıyormuş ve doğru kişiymiş gibi bir anda ısınırız. Kimi zaman da yıllardır tanıdığımız bir insana güvenmekte çok zorlanırız. Aslında nedeni ortada. Biri bana sana güvenmeli miyim diye sorduğunda hemen aynayı gösteririm bu bağlamda! Yine de neticede güvenliğimiz için güvenmeyi bilmek ya da öğrenip ona göre kullanmak şart!
Güvenilecek kişiye güvenme tahlillerimiz ya da kendi bilincimiz dahilinde şüphesiz. Biraz düşününce sanki etrafımızda düşündüğümüzden daha fazla güven olduğunu gözlemleyebiliriz aslında. Örneğin her gün aracımıza binip işe gitmek üzere yola çıktığımızda otoyoldaki araçların her birinin kendi şeridinde gidecek olmasına içgüdüsel olarak güveniyoruz. Uçağa bindiğimizde pilotun bizi dünyanın bir ucundan diğer ucuna sağ salim götüreceğine de. Süpermarkette aldığımız yiyeceklerin bizi zehirlemeyeceğine güveniyoruz. Asansörün bizi aniden boşluğa düşürmeyeceğine de. Arabaların kırmızı ışıkta durması gerektikleri için duracaklarına ve güvenli bir şekilde karşıya geçebileceğimize de güveniyoruz. Polisin bizi sebepsiz yere hapse atmayacağına. Sonra çocuklarımızı emanet ettiğimiz kreş görevlisine, otobüs şoförüne ve hükümete de güveniyoruz. Yani güveniyoruz da güveniyoruz... Umarım'ları sonradan ekledim! Malum son günlerde bu sözcük hepimizin dilinde bir dua halini aldı. Herbirimiz sadece umuyor ve diliyoruz...
BİRBİRİMİZ İLE ÖRENİYORUZ
Özetle, aslında her gün yabancı birilerine karşı güven duyduğumuz zamanlar var ve bunun farkında bile değiliz, ayrıca günlük hayatımızda bu insanlara neden güvenmemiz gerektiğini bile sorgulamıyoruz. Bu insanlara neden güveniyoruz? Çoğunlukla toplum bize bunu söylediği için belki de. Ancak günümüzde durum daha farklı "yorumları" araştırabiliyor ve geçmiş deneyimlerle ilgili kontrolleri kendimiz yapabiliyoruz. Bu hep böyle değilmiş. Çok da eski olmayan bir zamanda, insanlar her şeye ve herkese güvenirmiş, ta ki güvenmemeleri için bir sebep gösterilene kadar. Örneğin mesleği nedeniyle birine otomatik olarak güvenebilir miyim diye soruyorum kendime.Mesela Elektrikçi? Kesinlikle hayır. Önce, referansları, yorumları kontrol ederim, kim olduklarını anlar, şirketle ilgili bilgi toplar, beni kazıklamayacaklarını umarım. ( günümüz pozitivizmi) Polis memuru? Eh, tartışmalara rağmen, onlar da herkes gibi insan ve kusurlular diye düşünürüm öncelikle. Sistemsel sorunları bir kenara bırakırsak, bize yardım etmek için hayatlarını riske atacak işine aşık polis memurları yok değil. Babam da onlardan biriydi. Elleri öpülesi... Mekanları cennet olsun. Tıp doktorları? Sağlığım için herhangi bir tıp doktoruna rastgele güvenmemeyi deneyimlerimle öğreneli çok oldu. Son derece yetenekli ve hastalarına gerçekten yatırım yapanlar olduğu gibi, bizleri yalnızca bir dolar işareti gibi görenler de yok değil. Bu yüzden araştırmalarımızı doğru yapmalı kulaktan kulağa yayılan yorumlara güvenmemeliyiz. Güven; terapist, tesisatçı, politikacı, polis veya muhasebeci olması fark etmeksizin kazanılması gereken bir duygu. Bu arada bana neden güvenmelisiniz? Basitçe, güvenmemek için hiçbir sebep olmadığı için olabilir cevabınız. Reikiye başladığımda ilk öğrendiğim; güven duygusunu yönetenin kalp çakrası olduğu, onu hep açık ve temiz tutmamız gerektiği idi. Her birimiz insan olarak başkalarıyla bağlantı kurmak ve başkalarına güvenmek için programlanmışız. Bağlantılar olmadan bir tür olarak hayatta kalamazdık. Birbirimizle gelişir, birbirimizle öğrenir ve beraber büyürüz. Ben de sizlerle büyüyor, gelişiyorum. (DEVAM EDECEK...)