Belki siz de kendi sessizliğinizde bu duyguları yaşadınız. Belki aynı cümlelerde, belki aynı kırgınlıkta... Ama sonunda aynı yerde: Hep kendine dönüşte. Bazı sessizlikler, kelimelerden daha çok şey anlatır. Benimki de öyleydi. Ve şimdi geriye dönüp bakınca anlıyorum ki, bazen bir insanın sesi, gelecekte yaşayacağın tüm duyguların yankısını taşır. Yıllar sonra dönüp o yankıyı dinleyebildiğinde, aslında kendi hikâyeni yeniden duymaya başlıyorsun. Kayıp, sadece bir yokluk değil; bazen varlığın en derin biçimi. Sessizlik, insanın içindeki zamanı durdurur ama aynı z...
FARKINDALIK
Geçen hafta, kaybın ve sessizliğin içinden geçen bir dönemi paylaşmıştım. Bazen bir insanın sesi, gelecekte yaşayacağımız tüm duyguların yankısını taşır demiştim. Bugün o sessizliğin içinden doğan farkındalığı anlatmak istiyorum. Yas, yalnızca kaybın değil, yeniden bağ kurmanın da bir süreci. Kaybettiğin kişiyle değil, hayatla yeniden bağ kuruyorsun çünkü. Zaman, kaybın acısını hafifletmese de ona bakışını yavaşça değiştiriyor.
Benim için de öyle oldu. Önce sessizlik çöktü, sonra o sessizlikte yeni bir anlam filizlendi. Bir süre sonra anladım ki, yas bir son değil, bazen kendine doğru başlayan en derin yolculukmuş. O dönemde içsel gücümün farkına varmam, sonraki yıllarda duygusal olgunluğumun temelini oluşturdu.
Artık bunu biliyorum. Kayıp bana dayanıklılığı öğretmedi; kabullenmenin dinginliğini öğretti.
SESSİZLİĞİN SESİ
Ve o dinginlik, zamanla içimde bir güç gibi büyüdü. Artık güçlü görünmeye çalışmıyordum. Zaten güç, dışarıdan bakıldığında değil, en sessiz anlarda ortaya çıkan bir şeymiş. Kendime sorduğum sorular değişti ve cevaplar artık başkalarından değil, hayatın akışından gelmeye başladı. Ve artık aşk, sadece bir başkasıyla değil, kendimle de yeniden kurulacak bir bağ oldu. Çünkü insan, kendini sevmeyi öğrendiğinde, kayıp bile daha anlamlı bir yere oturuyor. Bir sabah, annemin penceresinden güneş vurdu içeri. Her şey aynıydı ama bir farkla: içimde uzun zamandır hissetmediğim bir dinginlik vardı. Belki kabullenme, belki teslimiyet... Ama ilk kez, hiçbir şey yapmadan da yaşayabileceğimi hissettim. Sessizlik artık korkutmuyordu beni. Çünkü o sessizlikte, benim kendi sesim vardı. Ve her şeyden daha güçlüydü.
FISILTIYI DA ANLAMAK
İnsan, bir gün anlıyor ki, hayatta her şeyin geri dönüşü yok. Ama anlamın, hep yeniden doğma gücü var. Bir zamanlar seni susturan o sessizlik, sonra en büyük rehberin olabiliyor. Benim için de öyle oldu. Bir dönem, sessizliğin içinde yalnız yürürken, aslında kendimle konuştuğumu fark ettim. Söyleyemediklerim, yazıya dökülmeye başladı. Ve her kelime, bir nefes gibi rahatlattı beni. Belki bu yüzden yazmak, benim için sadece anlatmak değil, yeniden var olmak haline geldi. Beni Duy Beni Gör kitabımın her satırı o sessizlikten doğdu. Bir kaybın ardından gelen farkındalığın, bir suskunluğun ardından gelen cesaretin kitabıydı bu. Çünkü bazen, insanın iç sesi bile sessizliği aşar. Ve o zaman anlarsın: duyulmak için bağırmana gerek yok, gerçek duyanlar fısıltıyı da anlar.
ACI BİR KABUK
Zaman geçti. Acı kabuğunu yavaşça soydu ve altından yeni bir anlam çıktı. Artık kaybettiğim insanlar hayatımda yoktu, ama varlıkları benden hiç gitmemişti. Bir kokuda, bir rüzgârda, bir sessizlikte... Hâlâ oradaydılar. Ve ben artık onların yokluğuyla değil, varlıklarının bıraktığı ışıkla yaşamayı öğrendim. Belki siz de böyle bir sessizlikten geçtiniz. Belki siz de kaybettiğiniz biriyle konuşmaya yalnızca kalbinizde devam ettiniz. Ama bilmenizi isterim: yas sadece bir veda değil, yeni bir bağ kurma biçimidir. Ve o bağ, çoğu zaman kelimelerden daha güçlüdür. Bugün, o günlere dönüp baktığımda, artık acıdan değil, şükrandan bahsediyorum. Çünkü bana en çok öğreten, en çok susturan olmuştu. Hayat, bazen bizi sessizliğe iter, çünkü kelimelerin yetmeyeceği bir olgunluğu ancak sessizlik taşıyabilir. Ve ben, o sessizliğin içinden geçerken, kendimi duymayı öğrendim.
Bitti sandığım yer, aslında başladığım yer oldu. Ve bugün biliyorum ki: Kaybın bıraktığı sessizlik, aslında hayatın yeniden konuşmaya başladığı yerdir. Not: "Beni Duy Beni Gör" adlı yeni kitabım raflarda yerini aldı. Bu yazı, o kitabın sessizliğinden doğan bir farkındalık satırıdır.
