Strateji, ekonomi ve güvenlik açısından tarihi olarak yadsınamaz bir öneme sahip olan Doğu Akdeniz, yüzyıllardır çeşitli mücadelelere sahne oldu, olmaya da devam ediyor. Kıbrıs Adası da, Doğu Akdeniz'deki jeopolitik önemi nedeniyle Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında kilit bir noktada yer alıyor. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kahraman Türk Ordusunca korunması nedeniyle, bünyesinde barındırdığı hidrokarbon (Petrol- Doğal Gaz) yatakları nedeniyle Türkiye'nin gelecek planlarını doğrudan ilgilendiriyor. Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarların korunması Türkiye'nin geleceği, refahı ve bekası için hayati önem taşıyor. Türkiye'nin Suriye'den Libya'ya kadar geniş bir alanda izlediği proaktif dış politika ve güvenlik yaklaşımlarından rahatsız olan İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan'ın derin ABD ve Avrupa Birliğinin tetikçisi olarak Kıbrıs üzerinde yeni sinsi oyunlara girdiğini görmekteyiz.
Özellikle Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) sınır uçları ile oynanan oyunları BÜYÜK RESİM içinde değerlendirelim.
EASTMED PROJESİ
İngilizlerin Kıbrıs'ta iki üssü vardı. Dikelya ve Agrotur.
Amerika ve Fransa yeni askerî üsler kuruyor. ABD, Rumlara silah ambargosunu kaldırdı.
Türkiye, Libya ile deniz anlaşması yaparak, İsrail-Kıbrıs Rum kesimi-Yunanistan tarafından Doğu Akdeniz gazına çökmeye yönelik EASTMED PROJESİNİ paçavraya çevirdi. İsrail, Rum ve Yunanistan ile ortaklaşa yeni enerji ve silah anlaşmaları hazırlıkları içinde görünüyor.
Son beş yılda KKTC'de emlak alımı için yapılan başvuru sayısı 15 bin. KKTC'den mülk alan yabancılar arasında İsrail vatandaşları dikkati çekiyordu.
Özellikle 2000'li yılların başından beri KKTC vatandaşı olan İsrail ya da başka ülkelerden Yahudiler'in adada çok ciddi sayıda mülk sahibi olduğu belirlendi. Rusya, Ukrayna, İngiltere, Almanya ve Türk pasaportu ile mülk satın alan binlerce Yahudi olduğu biliniyor.
Siyonist Netenyahu'nun sinsi planlarla Kıbrıs'ın Güney Rum bölgesinde ve KKTC'de bazı firmalar aracılığı ile büyük toplu arsa aldıkları konuşuluyor.
SİLAH YOLU
İsrail lobisi yatırımla girdiği adada kısa süre içinde en etkili lobilerden biri haline geldiği, Lapta-Alsancak-Çatalköy-Ilgaz- Gaziveren, Girne'den doğuya Dipkarpaz'a kadar satın alınan arazilere dikkat edilmesinde yarar olduğu belirtiliyor. Bilindiği gibi, Kıbrıs adası İsrail'in sözde "Arz-ı Mevud" toprakları içinde yer alıyor. İsrail ve ABD-Avrupa lobilerinin Kıbrıs adasına olan ilgisi öyle sıradan ve kendiliğinden gelişen bir ilgi olmadığı bilinmeli. İsrail'in, Avrupa ile güya "Larnaka- Gazze İnsani Yardım Koridoru" projesinin aslında, İsrail'e batı silahlarının ulaştırılmasında kullanılan bir yol olduğu da gözlemleniyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nde 1 Nisan'da EOKA kuruluş yıl dönümü etkinlikleri yapıldı. Kıbrıs Türk halkına soykırım uygulamak ve Kıbrıs adasını Yunanistan'a bağlamak hedefiyle 1 Nisan 1955 tarihinde kurulmuş olan ve Kıbrıs tarihine adını kanlı harflerle yazdırmış olan EOKA terör örgütünün kuruluş yıl dönümü kutlanması üzerinde dikkatle durmakta fayda var.
Kıbrıs Rum Yönetimi'nde, terör örgütü EOKA ile benzer söylemlere sahip yeni bir örgüt kuruldu. Kendilerini "Devrimci Özgürlük Savaşçıları Hareketi" olarak adlandıran örgüt, Kıbrıs'taki Türklere yönelik tehdit ifadeleri kullandı. Yayınlanan mesajlar ve yapılan kutlamalar, arkasında İsrail'in olduğu Rum/Avrupa zihniyetinin Kıbrıs politikasında geçmişten bugüne herhangi bir değişiklik olmadığını gözler önüne seriyor.
TATAR'IN SİTEMİ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi ülkelerin Avrupa Birliği ile yaptıkları anlaşmalara ilişkin konuştu.
Tatar, "Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'ın, AB ile ilişkilerinde Rum tarafına karşı daha temkinli davranmaları gerektiğini" dile getirdi. Tatar, KKTC olarak TDT üyesi tüm devletlere karşı sevgi ve muhabbetleri bulunduğunu belirterek, ülkesinin aynı kültür ve dili konuşan ülkelerin birliğinde bulunmasından daha doğal bir şey olmayacağını vurguladı, sitemini ifade etti: "AB ile ilişkileri bağlamında böyle bir sürece girdikleri için herhalde böyle durum ortaya çıkmıştır.
Bu normaldir, neticede bu ülkelerin AB ile çeşitli farklı projeleri ile özel sektör, devlet anlamında her türlü kendi menfaatleri ve çıkarları vardır.
İfade edildiği gibi maddi projeler, maddi katkılar, aynı zamanda farklı ticari boyutlarıyla." TDT bünyesinde bulunan Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve diğer üye devletlerle KKTC'nin de ilişkilerinin geliştiğini aktaran Tatar, bugüne kadar o coğrafyada bu tür ilişkiler içine girmeyen AB'nin, bugün bu anlaşmayı yapmasındaki temel hedefinin 2022'den beri teşkilata gözlemci üye olan KKTC'yi engellemek olduğunu dile getirdi. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs'la ilgili Türk tezinin iki devletli çözüm olduğunu anlatarak, Türk devletlerinden, Rumlarla ilişki kurdukları kadar KKTC'yle de kurmaları yönünde beklenti içinde olduklarını ifade etti.
Tatar, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'ın AB ile imzaladıkları son anlaşmada yer aldığı belirtilen Kıbrıs meselesinde BM kararlarına atıf yapan maddelerin, Türk devletleri tarafından gözden kaçırılmış olma ihtimaline dikkati çekerek, "Bu maddelerin sonucunun nereye varacağı ve kimlere nasıl sonuç doğuracağını biliyorlar mı?" diye konuştu.
SONUÇ
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın sitemi haklı. Doğu Akdeniz'de Kıbrıs üzerinde kritik oyunların oynandığı bir süreçte, can kardeşlerimiz Azerbaycan dışında, diğer Türk Devletlerinin tavrı, hayal kırıklığı yarattı. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın sitemini belirten açıklamasının final sözleri inşallah gerçeklerin aydınlanmasına yol açacağını umut etmekteyiz:
"Türk devletleri, Rum tarafıyla ilişkilerine biraz daha dikkat etmeli. AB'yle ilişkileri olabilir. Avrupa Birliği, bir birlik fakat nüfusu 800 bin olan Rumların egemenliğinde değil. Türk devletleri Rum ile de ilişki kurabilirler fakat dikkat etmeleri gerekir çünkü Kıbrıs Rum Kesimi'nin oynadığı oyun bambaşkadır.
Esasında Rumların oynadığı oyun insanlığa sığmaz. Türk devletleri tarafından Kıbrıs Türk halkının hakkı, hukuku tescil edilene kadar Rumlara 'Bekle.' denilmesi gerekir.
'Bir anlaşma olduktan sonra tekrar görüşürüz.' şeklinde bir muamele olması gerektiğini düşünüyorum."