Katil - Soykırımcı Netanyahu'nun 13 Haziran günü İran'a saldırmasıyla başlattığı çatışma, 4 günde tırmanarak savaşa döndü.
Her gün tırmanan İran-İsrail savaşının bölgesel savaş ve küresel savaş risklerini artırması üzerine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 4 gün boyunca 14 ülke lideri, ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin'le görüşüp ardı ardına yaptığı hamle ve açıklamaları dünyada çok dikkatle takip edildi. Başkan Erdoğan, katil Netanyahu'nun 13 Haziran'daki saldırısı sonrası dört gün içinde, ABD Başkanı Trump'la 2 kez, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ile 2 kez, Rusya Lideri Putin başta olmak üzere, Azerbaycan, Katar, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Pakistan, Suriye, Irak, Kuveyt, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri liderleriyle görüşerek bölgesel savaşın önlenmesi için diplomasi trafiği yürütüyor.
Putin ile Trump görüşmüştü.
İsrail saldırılarının ikinci gününde Erdoğan ABD Başkanı Trump'la görüştü, tüm bölgeyi ateşe atabilecek bir felaketin engellenmesi için bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan, nükleer anlaşmazlığın çözümünün diplomasiden geçtiğini, bu yolda Türkiye'nin kolaylaştırıcılık dahil her türlü gayreti sergilemeye hazır olduğunu belirtti.
İSRAİL SIKIŞTI
İsrail ile İran savaşının daha da tırmandığı üçüncü gününde Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüştü. Erdoğan, görüşmede, Netanyahu hükümetinin hukuk tanımaz tutumunun uluslararası sistem için açık tehdit oluşturduğunu, bölgenin savaşa tahammülü bulunmadığını bildirdi. Erdoğan'ın 14 ülke lideri ile yaptığı görüşmeler kadar yaptığı açıklamalar da savaşın seyrini açıkça gösteriyor.
Erdoğan, 16 Haziran'da kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada "En başından beri İran'ın nükleer programıyla ilgili sürecin müzakere masasında yürütülmesi gerektiğini savunduk, bugün de aynı noktadayız. İsrail şimdi de komşumuz İran'a karşı saldırı başlattı. Saldırının aslında çok kapsamlı, sinsi amaçları olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor" diye konuştu. Erdoğan "Türkiye olarak kolaylaştırıcılık dahil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu tüm muhataplarımıza açık açık aktardık. Masada çözülebilecek meseleleri silahla, kaosla, önüne gelen her şeyi bombalamayla halletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağını kimse tahmin edemez" ifadelerini de kullandı. Dışişleri Bakanı Fidan da açıklamasında, "Gazze'de insanlık dramına yol açan, Lübnan'ı istikrarsızlığa sürükleyen, Suriye'yi işgale yönelen ve bugün de İran'ı hedef alan İsrail'in, bölgeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik stratejisinden bir an evvel vazgeçmesi gerekmektedir" ifadeleriyle aynı noktanın altını çizdi. İran-İsrail savaşının beşinci gününde manidar gelişmeler: Giderek sıkışan, panikleyen İsrail için savaşa Amerika'nın resmen müdahil olup olmayacağı dünyada konuşulurken, ABD Başkanı Trump Kanada'da yapılan G7 zirvesini yarıda kesti, ABD'ye döndü ve Ulusal Güvenlik Kurulu'nu acilen toplantıya çağırdı.
TANSİYONU ARTIRDI
İsrail-İran geriliminin iyice yükseldiği bir noktada Trump, "Tahran'daki herkes derhal tahliye edilmeli" ifadesini kullandı. İsrail ile İran arasındaki gerilime ilişkin Trump, şunları söyledi: "İran, onlara imzalamalarını söylediğim anlaşmayı imzalamalıydı. Çok yazık, büyük bir insanlık kaybı. İran nükleer silah sahibi olamaz. Bunu defalarca söyledim. Tahran'daki herkes derhal tahliye edilmeli.
Barış görüşmeleri yapmak için İran eğer görüşmek istiyorlarsa, bana nasıl ulaşacaklarını biliyorlar.
Masadaki anlaşmayı kabul etmeleri gerekirdi, böylece birçok hayat kurtarılabilirdi." Trump'ın özellikle, "Tahran'daki herkes derhal tahliye edilmeli" sözleri tansiyonu yükseltti. Bu ifadelerin ne anlama geldiği değerlendirmesi sürüyor. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de Pentagon'un "Ortadoğu'nun da dahil olduğu ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) sorumluluk alanına" ek askeri kapasite gönderilmesi talimatı verdiğini duyurdu. Orta Doğu'da güç dengeleri nasıl değişiyor?
Trump'ın Ulusal Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırması, doğrudan bir askeri müdahale anlamına gelebileceği ihtimalini kuvvetlendirdi. Bir başka konuşulanlara göre de bu adım "İran'ı anlaşmaya zorlamakta son koz" olarak değerlendiriliyor. Trump Kanada'ya giderken, "Gerçek bir son istiyorum... İki gün içinde göreceksiniz" demişti. BBC'nin ABD'deki yayın ortağı CBS, Konsey'in İsrail'in geçen haftaki saldırılarından bu yana sürekli teyakkuz halinde olduğunu bildirdi.
SİLAH AMBARGOSU
İsrail'in İran'a saldırması Avrupa Birliği'ni böldü. Almanya, Fransa İsrail'e silah gönderirken, İspanya AB'yi İsrail'e silah ambargosu uygulamaya çağırdı.
İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares, İsrail-İran gerilimine dair yaptığı açıklamada, bölgede tansiyonun düştüğüne dair bir işaret olmadığını belirtti.
"Bu füze alışverişini durduralım" diyen Albares, AB'ye İsrail'e silah ambargosu uygulama çağrısında bulundu. Katil Netanyahu, İran'ın füzelerle vurmasından korkarak, kendi başkanlık uçağını Yunanistan Pire Havaalanına, İsrail hava yollarının tüm yolcu uçaklarını da Kıbrıs Rum Kesimi Larnaka'ya gönderdi. Putin, Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergey Şoygu'yu aniden Kuzey Kore'nin başkenti Pyongyang'a gönderdi. Şoygu, son olarak 4 Haziran'da Pyongyang'a giderek Kim'le görüşmüştü. Çin, Rusya, Kuzey Kore beraberliği bağlamında, İsrail-İran savaşı tırmanırken, Şoygu'nun 2025'teki bu üçüncü Pyongyang ziyaretinde, Kim Jong-un'la iki ülke arasındaki Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması hükümlerinin uygulanmasına ilişkin konuları, devam eden savaşları ele alacağı bildirildi.
SONUÇ
Erdoğan'ın İsrail-İran arasındaki çatışmayla ilgili, "Türkiye'nin bulunduğu bölgede bir süredir çok ciddi gerilimler, çatışmalar ve savaşlar yaşanıyor.
İsrail'in Gazze'de tüm dünyanın gözleri önünde işlediği soykırım ile Lübnan ve Suriye'de gerçekleştirdiği pervasız eylemler hepimizin yüreğini kanatıyor. Aynı İsrail şimdi de komşumuz İran'a karşı bir saldırı başlattı. İran'ın nükleer tesislerini hedef alma bahanesiyle girişilen saldırının aslında çok kapsamlı ve sinsi amaçları olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.
Masada çözülebilecek meseleleri silahla, yıkımla, kanla, kaosla, sivil-asker ayrımı yapmadan önüne gelen her şeyi bombalamayla halletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağını kimse tahmin edemez. Tarih bu tür şımarıklıkların beklenmedik sonuçlarını ortaya koyan örneklerle doludur.
Batı'nın sınırsız desteğiyle İran'a saldıran, Gazze'yi yerle bir eden, bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail aslında ne yaptığının farkında değil. Belki ileride yaptığı hatanın farkına varacak ama korkarız o vakit işten çoktan geçmiş olacak. Türkiye'nin yer aldığı kadim coğrafyada hiçbir ülkenin kendi sınırlarından ve yönetiminden ibaret olmadığının unutulmaması gerekiyor. Binlerce yıllık derin ilişkiler sebebiyle bölgedeki her hadise tüm toplumları yakından ilgilendirir, etkiler, orta ve uzun vadeli sonuçlar doğurur. İsrail yaptığı her zulümle, döktüğü her kanla, işlediği her insanlık suçuyla adım adım kendi varlığını ve toplumunu, geleceğini riske etmektedir.
Çünkü zulümle abat olunmaz, zulmün sonu derin bir pişmanlıktır" ifadeleri çok kıymetli.
